Articles by "Arkadaşımın Karısı"
Arkadaşımın Karısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Herşey arkadaşımın karısı Mine’nin bana acayip acayip bakmasıyla ve bana yakın davranmasıyla başladı. Mine, kumral, 1.60 boylarında, tahmini olarak 65 kilo civarında, saf, çok güzel olmayan, ama iri göğüslü, dolgun kalçalı, taş gibi bir hatundur. Kocası ise tam bir piç. Karılarımız Konyada bir firmada beraber çalışıyolardı. Zaten Mine’yle ilk tanışmamız da karımın sayesinde gercekleşti. Mine ve kocası Mersin’liler. Memleketlerinde birbirlerini sevmişler ve evlenmişler. İkisinin de ailesi evlenmelerine rıza göstermediği için, Mersin’den ayrılıp, çalışmak için Konyaya taşınmışlar. Konya’da kimseleri yok. Karım, “İşyerinde Mine diye yeni evli bir arkadaşım var. Mersin’liler ama burda hiç kimseleri yok, bir akşam bize oturmaya gelecekler, olur mu?” dedi. Ben de, “Tabiki karıcığım, buyursunlar gelsinler!” dedim. Tabi ozamanlar aklımda en ufak bir kötülük yok. Biz de yeni evlenmiştik, 2 ay falan olmuştu. Ve çok güzel bir seks hayatımız vardı, hemen hemen her gece sabahlara kadar sikişirdik…
Neyse, birkaç gün sonra bize oturmaya geldiler. O gün hoş beş sohbetten sonra kafalarımız sardığı için, sık sık görüşmeye başladık. Bunlarla samimi olmuştuk, sürekli beraber geziyor, beraber oturup kalkıyoruz. 1 yıl falan bu böyle devam etti. Bu arada Mine 28 yaşında, türbanlı, balık etli bir kadın. İlk başlarda Mine’nin hiçbir şeyi dikkatimi çekmiyordu, karımı seviyorum, seks hayatımız da iyi olduğu için Mine’yle çokta fazla ilgilenmiyordum. Ama zaman geçtikçe bu böyle kalmadı tabi, Mine’nin davranışları, konuşması ve giyinişi çok hoşuma gitmeye başladı. Mine türbanlı olduğu için genelde etek ve badi giyerdi, ama çok tutucu değillerdi, kocası da kıskanmıyordu zaten. Mine’nin kalçaları iri olduğu için etekten net belli olurdu. Memeler de dik ve yuvarlaktı, badiden füze gibi fırlayacak gibi duruyordu. Zaman geçtikçe sanki tutulmuştum Mine’ye. Ailecek görüştüğümüzde, biz kocasıyla otururken, Mine girip çıktıkça, o taş gibi kalçalarına bakmadan edemiyordum. Yürürken kıvırta kıvırta yürüyordu orospu. Göğüsleri de adım attıkça titriyordu. Bunu izledikce yarrağım kazık gibi oluyordu, hemen oracıkta bunu bağırta bağırta sikmek istiyordum. Ama çaresiz banyoya gidip 31 çekiyordum sadece.
Haziran ayında bir gün, Mine’nin kocasıyla çarşıda karşılaştım, oturduk bir çaybahçesine birşeyler içiyoruz, sohbet ediyoruz. Konu konuyu açtı ve bana bir itirafta bulundu, karısını Ebru isimli bir orospuyla aldatıyormuş. Bunu duyunca şok oldum tabii. Pezevenk herif bir de marifetmiş gibi, “Ebru çok azgın abi ya, her hergün sikişmek istiyor… Ben de Ebru’yu doyurmaktan Mine’ye gücüm kalmıyor ve benim yarrak kalkmıyor tabii!” diye bunları bana anlatmıştı. İnanamıyordum, içimden, (Bir insan yatak odasını dışarı sızdırır mı yaa?) diye çok kızmıştım. Ama onun anlatmasına gerek yoktu, zaten Mine’nin de yarrağa hasret olduğu her halinden belli oluyordu. Mine ateş gibi yanıyordu sanki, ailecek otururken bir anda göz göze geliyorduk, bakışlarıyla, (Yarrağa doyur beni!) der gibi yalvarıyordu sanki. Bu benim kafama takılmaya başlamıştı iyice, geceleri Mine’nin o dolgun kalçalarını hayal edip karımı deli gibi sikiyordum. Karımın göğüslerini yalarken, Mine’nin o iri göğüslerini yalar gibi yalıyordum. Karımı arkasından sikerken de, Mine’nin o dolgun yuvarlak götünü siktiğimi düşünerek, karımı perişan ediyordum.
Yine bir gün bunlar biz geldiler. Mine, heryerini belli eden daracık diz altı bir etek giymiş, üstünde de beyaz bir badi vardı. Siyah sütyenin askıları ve çizgileri resmen badinin içinden belli oluyordu. Topuklu kırmızı ayakkbılarla bir afet olmuştu. Azmıştım resmen. Mine’yi o topuklu ayakkabılarla yürürken izlemek istiyordum, “Hadi kalkın, alışveriş merkezine gidelim!” dedim. Kabul ettiler ve evden çıktık, bindik benim arabaya. Ben aynadan sürekli Mine’yi izliyordum. AVM’ye geldik. Arabadan inerken Mine’nin eteği sıyrıldı ve sütun gibi bacakları diz üstüne kadar açıldı. Kocasının umrunda bile değildi. İçimden, (Nasıl olurda böyle bir kadını sikmiyordu salak?) diyordum. Benim yarrak yine kalkmıştı, “Siz gidin, biz arabayı daha iyi bir yere park edip geliyoruz.” dedim. Maksadım Mine’yle kocasını önden göndermek, arkadan karımla yürüyüp, Mine’nin o kocaman iri dolgun kalçaları izlemekti. Ve öyle de oldu, amına koduğumun orospusu benim arkasında olduğumu biliyor, taş gibi götünü sallaya sallaya gidiyordu. Arada sırada arkaya dönüp, karıma birşeyler söyleyip, sonra da manalı manalı gözlerime ve kalkmış yarrağıma bakıyor, (Kalçalarım hoşuna gitti mi?) dercesine gülümsüyordu. O da niyeti bozmuştu sonunda.
AVM’de bir süre dolaşıp bize gittik tekrar. Kocası salonda TV’nin karşısına geçti hemen, Maçı izlemek istiyordu. Karılarımız da yemek hazırlamak için mutfağa geçtiler. Tabi ben AVM’de acaip azdım, kuduruyorum resmen, yarrağım da patlamak üzere. Mutfağa gidip karıma, “2 dakika yatak odasına gelsene!” dedim. Karım niyetimi anlamadı ve “Ne vardı?” dedi. “Önemli birşey yok, sen gel bir!” dedim. Karım, “Elimi kurulayıp geliyorum!” dedi. Mine karımı sikeceğimi anlamıştı, önüme, kalkmış yarağıma bakıyordu. Karım elini kuruladıktan sonra birlikte yatak odasına geçtik. Karımın daha ne oluyor demesine fırsat vermeden, karımın elleri yatağın kenarlarına gelecek şekilde domaltıp, külodunu dizlerine indirdiğimde sonunda niyetimi anlamıştı ve “Herif saçmalama, içeride misafirler var…” dedi. Ama ben çoktan yarağımı çıkarıp, arkadan karımın amına köklemiştim bile. Karımın, “Kapı açık…” demesine aldırış etmeden, deli gibi pompalıyordum. Amacım biran önce boşalmaktı, onun için hızlı hızlı sikiyordum karımı. Ama makyaj masasının aynasından baktığımda, Mine’nin koridordan bizi izlediğini görünce, hemen boşalmamak için yavaşladım…
Mine’nin tam görmesi için, yarrağımı karımın amından tamamen çıkarıyor, karımın amını yalayıp, yeniden yavaşça köklüyordum. Karım amının yalanmasına dayanamaz, inlemeye başlamıştı bile. Birkaç köklememden sonra karım boşalmış, “Ben bittim, hadi çabuk, sen de boşal!” demeye başlamıştı. Herzaman yaptığım gibi, yarağımı karımın amından çıkarıp, götüne soktum ve birkaç hızlı pompalamayla götüne boşaldım. Kağıt havluyla karımın götündeki dölleri ve yarağımı temizlerken, Mine de sessizce mutfağa sıvıştı. Karım külodunu çekip, üstünü başını toparladıktan sonra mutfağa, yemek hazırlamaya Mine’nin yanına gitti, ben de fermuarımı çekip, salona Mine’nin kocasının yanına geçtim. O akşam yemek boyunca Mine’nin gözler benim üzerimdeydi, manalı manalı bakıyordu hep…
Aradan 2 gün geçti ve işteyken telefonum çaldı, bilmediğim bir numara arıyordu. Açtım, “Alo, buyrun?” dedim. Karşımdaki, “Selam Sinan, Mine ben…” deyince kalbim durdu sandım. Nasılsın, ne var ne yok muhabbetinden sonra, “Evdeyim, müsaitsen bir 10 dakika uğrayabilir misin? Seninle konuşmak istediğim bir konu var. Ama aramızda kalması gerekiyor!” dedi. “Tabi!” dedim ve hemen işyerinden izin alıp, uçarcasına Mine’nin evine gittim. Kapıyı çaldım, Mine kapıyı açtı. Offf, o neydi öyle! Mine diz üstü bir gecelik giymişti. Siyah geceliğin içinde sütyen yoktu ve meme uçları boncuk gibi belli oluyordu. Belli ki bacaklarına da yeni ağda yapmıştı, bacakları kaymak gibi görünüyordu. O manzara karşısında bayılacaktım nerdeyse, dilim tutulmuştu. Mine’nin gülerek, “İçeri girmeyecek misin?” lafıyla kendime geldim ve ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim, oturdum. Mine de geldi yanıma oturdu. Heyecanla, “Evet dinliyorum, konu nedir?” dedim. “Bak Sinan, lafı döndürüp dolandırmayacağım! Kocam olacak pezevenk beni orospunun biriyle aldatıyor, ben de onu aldatacağım! Ogün AVM’de kalçalarıma nasıl baktığını gördüm, akşam da karını sikerken benim izlediğimi gördün! Beni sikmek istediğini biliyorum ve bunu ben de istiyorum!” dedi ve dudaklarıma yapıştı…
Şok olmuştum, ama tabii ki karşılık verdim ve öpüşmeye başladık. Mine dudaklarımı deli gibi emiyor, bir yandan da, “Göğüslerimi okşa!” diyordu. Aman Tanrım, o taş gibi kalçaları ve dolgun göğüsleri avuçlarmdaydı. Adeta eziyordum memelerini. Eğildim göğüslerine, somurmaya başladım, tamamını ağzıma almaya çalıştım, ama nafile sığmıyordu…
Salonda biraz yiyiştikten sonra bunu kucaklayıp yatak odasına götürdüm. Geceliğini çıkarıp, sadece tangasıyla yatağa sırtüstü yatırdım ve bir çırpıda kendim de soyunup, dudaklarından başladım öpmeye, amına doğru yalayarak indim. Tangasını sıyırdığımda aklım duracaktı, o nasıl bir amdı öyle! Yeni traş etmiş, amı parlıyordu resmen, aynı zamanda da ateş gib yanıyordu. Amının dudaklarına dilimle fırça çekmeye başladım. Karı kafamı amına bastırıp, “Daha hızlı yala!” diye inliyordu. Amcığı zaten sırılsıklam ve yapış yapıştı. Bunu yalayarak bir kere orgazm ettikten sonra, amından kasıklarına, bacaklarına doğru indim ve baldırlarını yalamaya devam ettim. Evet, o taş gibi kadın altmda zevkten ölecekti. Bu da beni dahada azdırıyordu…
Mine’yi ters çevirip, dolgun kalçalarına yumuldum, götünün yanaklarını iki yana ayırdım ve göt deliğini dilleyip, somurmaya başladım. Mine inleyerek, “69 olalım aşkım, ben de senin o damarlı koca yarağını emmek istiyorum!” dedi. Hemen sırtüstü yatıp, “Hadi gel ozaman!” dedim. Mine kafası yarrağıma, amı da ağzıma gelecek şekilde üzerime uzandı ve yarrağımı ağzına aldı. Aman Tanrım, o ne biçim yarak yalama öyle, emmiyor sanki vakumluyordu. Bir yandan da amını ağzıma bastırıp, inliyor, kıvranıyordu. Yarrağıma dişlerini geçiriyor, dibine kadar ağzına alıyor, yarrağımın başını resmen gırtlağında hissediyordum. Bu nasıl bir azgınlıktı böyle, kadın iliklerimi emiyordu resmen. Kendi karım hiç bu kadar iştahlı yarrağımı yalamamıştı. Mine’deki aylardır sikilmemenin azgınlığı ortaya çıkmıştı. Yarrağımı yalamayı bıraktı ve, “Hadi aşkım, nolur yeter artık, o koca yarrağını yanan amcığıma yerleştir, dayanamıyorum!” dedi…
Mineyi domaltıp köpek pozisyonuna getirdim ve yarrağımı arkadan amına bir anda geçirdim. Şloop diye çıkan bir sesten sonra, amına deli gibi gidip gelmeye başladım. Mine kafasını yastığa gömdü, götünü iyice yükseltti, götünün yanaklarını elleriyle yanlara ayırıyor, daha derinlere köklememi istiyordu. Götünün kapkara deliği de hedef tahtasının göbeği gibi meydana çıkmıştı. Ben amını siktikçe, Mine inliyor, kalçalarını bana doğru bastırıyor, “Erkeğim ne kadar büyük ve semsert bir yarrağın var, hadi hepsini sok aşkım, doyur beni, kocamın sikemediği amımı götümü sik, parçala beni!” diye yalvarıyordu. 15-20 dakika amına pompaladıktan ve Mine’yi bir kez daha orgazm ettikten sonra, “Biraz da götten sik, hadi sok o yarrağını götüme, AVM’de kalçalarıma nasılda iştahla bakıyordun, o anda canım senin yarrağının götüme girmesini çok istedi, hadi lütfen sik götümü!” diye yalvarıyordu. “Acır ama!” dedim. “Acırsa acısın, hadi sok, istiyorum, karın alır da ben alamazmıyım!” dedi. “Pekala!” deyip, yarrağımı amından çıkarıp götüne dayadım ve yüklendim. Yarrağımın başı götüne girdi, ama göt deliği çok dardı, gerisi çok zor giriyordu. “Alacam hepsini, hadi sok!” diyor, götünü bana doğru itiyordu. Sonunda ıhılaya ıhılaya yarrağımın tamamını götüne aldı. Offf, Tanrım, o nasıl bir kutuydu öyle! Daracık ve taş gibiydi. Bunun AVM’de nasıl kıvırttığını düşünerek yavaş yavaş pompalıyordum götüne…
Hızlanmaya başladığımda Mine, “Çok acıyor aşkım, yavaş yap!” diye yalvarıyordu. Ama nafile, dinlemiyordum bile, gözüm dönmüştü birkere. İki ayağımın üstüne kalktım ve kasıklarından kendime çekerek hızlı hızlı pompalamaya başladım. Bir süre sonra o da alıştı, “Aşkım, erkeğim benim, ne güzel yarıyorsun götümü!” diye inliyor, hem de (acıdan mı, mutluluktan mı anlamadım) ağlıyordu. Ben bu arada elimin birini de amına attım, amını okşuyordum. Mine sürekli orgazm olup boşalıyor, amından çeşme gibi sular akıyordu. “Boşalacacağın zaman amıma boşal lütfen!” dedi. “Tamam aşkım!” deyip, bir süre daha götünden siktim. Artık ben de iyice dolmuştum, patlamak üzereydim. Götünden çıkarıp amına yerleştirdim yarrağımı, 1-2 dakika da amından sikip, daracık amına oluk oluk boşalttım döllerimi…
Yorulmuştum, sırtüstü biraz uzanıp dinlenmek istiyordum, ama Mine halen kuduruyordu, halen azgındı. Yarrağımı ağzına alıp, deli gibi somurmaya başladı. Yarrağımı tekrar kaldırdıktan sonra göğüslerimin arasına alıp, göğüsleriyle yarrağıma 31 çekmeye başladı. Arada ağzına alıp emiyordu. Karı iyice çığırından çıkmıştı, tekrar 69 olduk, 20 dakika birbirimizi yaladıktan sonra, bir kez daha amından siktim ve tekrar amına boşaldım. İkimiz de tükenmiştik artık, birlikte duş aldık ve ben giyinip işe gittim.
O günden sonra artık 2 güne bir gidip Mine’yi yarrağa doyurup geliyordum. Bu durumdan ben de çok memnundum, taş gibi, çok arzulu, iştahlı ve doymak bilmeyen bir sevgilim olmuştu. Bazen ben işyerindeyken, o izinli olup, o siyah geceliğini giyip, Webcamda şow yapıyor, amına götüne salatalık sokup, “Canım yarak istiyor, hadi gel, sik beni!” diyerek kudurtuyor beni…
Tanrı herkese böyle azgın ve arzulu bir kaçak ilişki versin diyorum.
İyi günler ve iyi sikişler!

 Çok sevdiğim saydığım can dostum bir arkadaşım vardı, ama yıllardır görüşemiyorduk. Bir gün çıkıp geldi, evlenmiş bir çocuğu varmış. Onunla çok iyi anlaşırdık, birbirimizin herşeyini paylaşırdık. Bana adresini verip davet etti, “Beklerim, mutlaka gel!” dedi. Haftasonu yolum düştü uğradım. Zayıf bir karısı var, kendi de küçük yapılı zaten. Sohbet muhabbet falan derken akşam oldu. Vakit ilerleyince, “Bana müsade, ben artık gideyim.” dedim. “Olmaz, asla bırakmam! Zaten senelerdir görüşemiyoruz…” dedi. Eee, ben de kendisini kıramadım ve birkaç saat daha kalmaya karar verdim.

Karısı yatakodasına çekildi, biz sohbete devam… Daha sonra geçmiş konular bitince, “Neler yapıyorsun, eskisi gibi karı-kız hastasımısın?” diye sordu. Ben de evliyim ama tam dediği gibi karı-kız hastasıyım. “Değişen birşey yok, durumlar aynı.” dedim ve onun evlilik durumunu, evliliğinden memun olup olmadığını sordum.”Halimden memmunum ama karımın bir sorunu var…” diye cevap verdi. “Nedir?” diye sorduğumda, “Karım orgazm olamıyor…” dedi ve benden tavsiyelerde bulunmamı istedi. Ben de, “Karınla uzun ilişkide kal ve sikmeden önce onu iyice hazırla.” dedim. “Deniyorum ama başarılı olamıyorum, gün geçtikçe de kötü oluyor…” dedi. “Pornofilm filan seyrettir değişiklik olsun.” dedim. “Yok, onu da denedim, olmuyor.” dedi. “O zaman bir doktora gidin.” dedim, sustu.
Sonra, “Sen nasıl yapıyorsun?” dedi. Ben de, “Dediğim gibi, önce iyice hazırlıyorum sonra gerisi kendiliğinden geliyor.” dedim. Yine biraz sustu, sonra devam etti ve sonunda baklayı çıkardı ağzından… “Nasıl söylesem bilmiyorum ama, aslında senden bir ricam var. Hiç soru sormadan beni dinlemeni istiyorum.” dedi. Sonra da, “Sen gelmeden, biz karımla herşeyi konuştuk, eğer tabi ki kabul edersen, biz bunu üçümüz yapmayı düşündük. Eğer buna rağmen değişen bir şey olmazsa, yani karım yine orgazm olamazsa, ozaman doktora gidicez.” deyince, resmen dona kaldım! Bir iki saniye sonra kendime gelince, “Anlamıyorum, doktora gitmeye çekinen bir insan, nasıl bu dediğini yapar?” dedim. “Biliyorum biraz tuhaf bir durum, ama artık bu bir saplantı oldu. Teklifime ne diyorsun?” dedi. “Tamam yapalım, ama karın açısından bir sorun olmaz mı?” dedim. “Asla olmaz! Hemen geliyorum…” dedi ve kalktı, yatakodasına gitti.
Dört beş dakika sonra geldi ve “Hadi gel…” dedi, yatakodasına geçtik. Karısı yatakta soyunuk bir vaziyette, yüzüme bakmadan yan yatıyordu. Biz de soyunduk. Hiç birimizden ses soluk çıkmıyordu. Yatağa girdik. Ben arka tarafında, kocası ön tarafta, karısını okşamaya başladık… Karısı çok gergindi, yalamaya başladım biraz gevşedi. Kocası da göğüslerini yalıyordu, biraz rahatlamıştı. Sonra kocası karısının ağzına verdi. Ben de arka taraftan amına doğru yavaşça sokunca, kocasının sikini daha hızlı yalamaya başladı. Biraz sonra karısını domalttım. Arkadan yine amına sokmaya devam ettim, o da kocasınınkini yalıyordu. Az sonra arkadaşım kasılarak karısının yüzüne boşaldı ve kalktı.
Karısı gerçekten hazır hale gelmişti. Bunu hissedince, kolay boşalsın diye, alta geçip uzandım. Karısını da sikimin üstüne oturttum ve alttan amını sikmeye başladım. Arada bir de götünü parmaklıyordum. Ve beklenen an geldi, arkadaşımın karısı sarsılarak orgazm oluyordu. Orgazm olurken de kasıldıkça, amından akan sıvılar taşşaklarıma doğru inmeye başladı. Bir kaç saniye durduktan sonra, arkadaşımın karısını üstümden kaldırdım ve sikimi eline verdim. Sonra da göğüslerine doğru boşaldım…
Arkadaşımla salona geçip birer sigara yaktık, hiç konuşmadan içtik. Sonra sırayla banyoya girdik. Duş alıp çıktıktan sonra, “Ben artık gideyim, istersen?” dedim. “Yok, otur biraz daha…” dedi. Daha sonra biz tekrar sohbet ederken karısı da duş alıp geldi ve yanımıza oturdu. Onlara sordum, “Pişmanmısınız?” diye. “Hayır, pişman değiliz… çünkü her türlü sonuca hazırdık.” dediler. “Peki, memnun kaldınız mı?” dedim. Arkadaşım, “Sen karımı sikerken bu kadar zevk alacağımı hiç tahmin etmezdim, karımın kasılarak orgazm olması ve boşalması çok zevk verici idi.” dedi. O ana kadar hiç konuşmayan karısı da kocasına, “Madem çok zevk aldın bir daha yapalım mı?” diye sordu. Bana baktılar, “Olur.” dedim. Arkadaşım, “Siz başlayın, ben birazdan size katılırım.” dedi…
Arkadaşımın karısıyla yatakodasının yolunu tuttuk. Karısına bu sefer önce oral yaptım, epeyce bir süre amını yaladım. Daha sonra karısı da bana yaptı, sikimi ağzına aldı ve bir güzel yaladı. Karısı yine kıvama gelince, bacaklarının arasına girdim ve amına soktum. Git gel yaparken, kapıdaki sese döndük, arkadaşım bizim sikişmemizi seyrederek 31 çekiyordu. Karısı yine boşaldıktan sonra, arkdaşımı yanımıza çağırdım ve ikimiz de karısının yüzüne siklerimizi doğrulttuk, 31 çekerek ağzına ve yüzüne boşaldık…
Nihayetinde iş bitti ve ben evin yolunu tuttum. Arada bir uğrarım, sadece seks için değil. Ha, bazen oluyor… Yine de evlilik kutsaldır…
Merhabalar. Adım Nahit, 32 yaşındayım. Yıllarca bir fabrikanın müdürlüğünü yaptıktan sonra, 7 yıldır tecil ettirdiğim askerliğimi yapmak için müracatta bulundum. Fabrikada tüm personel tarafından sevilen, sayılan, aynı zamanda çok otoriter biriydim. Fabrikanın yemekhaneden sorumlu aşçısı, Erkan isminde genç biriydi ve iki ay önce 17 yaşında bir kızla evlenmişti. Düğününe beni de davet etmiş, ben şehir dışında olduğum için düğünlerine gidememiş ve evlendiği kızı görememiştim, fakat çokta merak ediyordum. Bu arada erkan benden çok korkar, aynı zamanda çokta saygı gösterir, her zaman günlük menü dışında bana özel yemekler yapar, bazen de, “Müdürüm bir gün seninle kafaları çekelim, mezeler benden!” derdi. Ama bir türlü işlerimizin yoğunluğu nedeniyle fırsat bulamamıştık. Neyse günüm geldi işimden ayrıldım ve askere gittim.
Askerden geldikten sonra oturduğum apartmanın altında boş olan bir dükkanı kiraladım ve inşaat malzemeleri üzerine bir işyeri açtım. Aradan 6 ay kadar geçmişti, bir gün fabrikaya eski patronumu ziyaret için gittim. Fabrikada benim dönemimden çalışan hiç kimse kalmamış, bütün personel yenilenmiş, patron işleri baya bir küçültmüştü. Çalışanlara yemekhane sorumlusu Erkanı sordum, onun da işten ayrıldığını ve yemeklerin tabildottan geldiğini söylediler. 15 gün kadar sonra bir gün sabah dükkanın önüne bir sandalye atıp güneşlenirken, motorlu birisi önümden geçti ve Erkana çok benziyordu. Ama güneş gözlüğü taktığı için tam emin olamadım. Aynı kişi akşam üzeri tam ters istikamete doğru geçince, ben sabahları ve akşamları yola bakmaya başladım ve her gün geçiyordu. Birkaç gün sonra akşam geçerken ben bunu durdurdum, evet Erkandı. Beni görünce baya bir şaşırdı, “Oooo müdürüm!” deyip elime sarıldı. Dükkana davet ettim. Hoş beşten sonra, “Birkaç gündür görüyorum ama emin olamadım, her gün bu caddeden nereye gidiyorsun?” diye sordum. Yeni taşınmışlar, evi caddenin sonundaki varoş mahallesinde imiş ve başka bir fabrikada aşçı olarak çalışıyormuş…
Baya bir hasret giderdikten sonra, motoruna bindi, giderken de, “Müdürüm, ailecek te görüşelim, buralarda hiç çevremiz yok, herkes kendi halinde, bari sizinle gidip gelelim, hanımın ve çocuğun çok canı sıkılıyor!” dedi. Okeyleştik ve “İstediğiniz zaman buyurun gelin!” dedim. Akşam durumdan eşime de bahsettim. Bu arada ben 8 yıllık evliyim ve 4 yaşında bir çocuğum var. Erkanın da hemen bir çocuğu olmuş ve bir buçuk yaşına girmiş. Eşim, “Olabilir, eğer hanımı kafadengi birisi ise, benim de canım sıkılıyor aslında, benim içinde iyi olur.” dedi. Erkan birkaç gün sonra dükkanın önünden motorla geçtiğinde bu sefer arkasında başörtülü, pardesülü kapalı bir bir bayan ve kucağında bir çocuk vardı. Ofisimde olduğum için onlar beni görmedi, ama ben çok şaşırmıştım, karısının kapalı biri olabileceğini hiç düşünmemiştim ve ilk defa görüyordum, fakat çok hızlı geçtikleri için doğru dürüst görememiştim.
Cumartesi akşam üzeri Erkan dükkana uğradı ve “Müdürüm, müsaitseniz Pazar günü size gelmek istiyoruz?” dedi. Karıma telefon açıp müsait olup olmadığımızı sorduğumda, karım da, “Müsaitiz müsaitiz, buyursunlar gelsinler, hatta biraz erken gelsinler kahvaltıyı da birlikte yapalım!” dedi. Pazar günleri işyerini açmıyordum, Pazar sabah erkenden kalkıp unlu mamül fırınına giderek Simit, Poaça ve Börek aldım ve beklemeye başladık. Saat 10:00 gibi geldiler, kapıda karşıladık. İçeri geçtiler, “Hoşgeldin!” diyerek eşine elimi uzattım ve tokalaştık. Ama ne tokalaşma! Elleri ateş gibi yanıyordu! Samimi bir şekilde, “Ben Hayriye!” dedi. “Ben de Nahit!” dedim ve ekledim, “Bu arada siz hasta olacaksınız galiba, ateşiniz var!” dedim. Hayriye hafif gülümseyerek, “Yok, benim doğal halim bu!” dedi. Erkan da, “Müdürüm ben kışın soba kullanmıyorum, Hayriyenin teni çok sıcaktır!” dedi, gülüştük. Hayriye minyon tipli, hafif çukur gözlü, beyaz tenli, yüzü ve vücut yapısı süper güzel bir kadındı. Ona bakmaktan kendimi alamıyor, fakat göz göze gelmeye de korkuyordum.
Kahvaltı masasına geçtik. Hayriye çocuğu uyutmak için yan odaya geçti. Bu arada biz masaya oturunca, ona benim karşımdaki sandalye kaldı. 5-10 dakika sonra geldi ve karşıma oturdu. Derin bir kahvaltı sohbeti, yaz olduğu için balkon kapısı açık, güzel bir ortam, kakara kikiri 2 saat kadar masada kaldık. Hayriye kapalı olmasına rağmen çok hoş sohbet, biraz utangaç ama konuşkan birisiydi. Kahvaltıdan sonra biz balkonda koyu sohbete dalmışken, hanımlar bulaşık falan derken öğlen oldu ve hanımlar yanımıza gelerek pikniğe gitme teklifinde bulundular. Hazırlıklar yapıldı pikniğe gittik. Vaktimiz çok güzel ve eğlenceli geçiyor, bu arada samimiyetimiz artıyordu. Piknikte çay içerken Hayriye bana, “Nahit abi, Erkan 3 yıldır seni öyle anlatıyordu ki, merakımdan çatlamıştım!” dedi.
Erkan da lafa girdi, “Ee o benim biricik müdürüm, bana çok babalık yaptı, ondan gördüğüm iyiliği babamdan görmedim ben, gerçi fabrikada yardım etmediği tek işçi yoktu, o fabrikadaki bütün işçilerin babasıydı!” dedi. Hayriye de, “Abi ne zaman bir durum olsa Erkan, şimdi Nahit müdürüm olacaktı ben bu hale düşmezdim diyor, seni anlata anlata bitiremiyor!” dedi. Bu arada eşim bir bana, bir Hayriyeye bakıyor, bir şeyler çözmeye çalışıyordu. Ben ise kötü duygulara girmemek için kendimi zorluyor, fakat Hayriyeden de gözümü alamıyordum. 19 – 20 yaşında, süper güzel bir hatun karşımda ve göz göze gelmemek için resmen kendimle savaşıyorum.
Akşam üzeri piknikten döndük, akşam yemeği falan derken saat 22:30 oldu. Herkes pikniğin de etkisiyle baya yorulmuştu. Bunlar, “Artık kalkalım…” dediler. Sabah gelirken minibüsle geldikleri için yine minibüsle gitmeleri gerekiyordu ben, “Olmaz, minibüsle göndermem, sizi ben bırakırım!” dedim. “Ya zahmet etme.” falan dediler. Ben de, “Hem evi de öğrenmiş olurum.” deyince itiraz etmediler. Eşime, “İstersen sen de gel.” dedim. Eşim, “Ben yorgunum, sen bırak gel.” dedi. Neyse ben bunları evlerine bıraktım. Arabadan inerlerken çocuk Erkanın kucağında idi. Vedalaşırken yine tokalaştık, ama Hayriyenin elleri yine ateş topu gibi yanıyor ve içimi fena yapıyordu.
Elimi bırakmadan, “Nahit abi her şey için çok teşekkürler, çok güzel bir gündü, en kısa zamanda biz de sizi bekliyoruz!” dedi. Bu arada gözlerimin içine bakıyordu, durduğum yerde yarağım kazık gibi olmuş, yüzüm kızarmıştı. “Abi sen bana diyorsun ama sen hasta olacaksın, yüzün kıpkırmızı ve terliyorsun!” dedi. Ben de güneş çarpmış olabileceğini söyledim. Vedalaştık ve ben eve döndüm.
Eşim geceliğini giymiş yatmış, yatakta beni bekliyordu. Soyundum ve yatağa girdim. Biraz sohbet ettik, onları nasıl bulduğunu sordum. Çok beğendiğini, iyi insanlar olduğunu ve görüşebileceğimizi söyledikten sonra bana manalı manalı bakarak, “Umarım bu düşüncelerim yüzünden beni pişman etmezsin!” dedi. (Eşim çok kıskanç bir yapıya sahiptir). “Ne demek istiyorsun?” dedim. “Kız çok güzel ve sana da çok hayran kaldı!” dedi. “Ne alaka? Kocası anlatmış, o da merak etmiş, ne var bunda?” dedim. “Daha çok toy, sen yine de dikkat et!” dedi. “Abartıyorsun! Duymadın mı, bana Abi diyor, ayrıca kapalı birisi!” dedim.
“Orası öyle, ama ne bileyim, o kadar güzel ki kıskanmamak elde değil!” dedi. Ben de, “Sen ondan güzelsin karıcığım!” diyerek dudaklarından öptüm ve amını avuçladım ve okşamaya başladım. Sonra karımın külodunu çıkardım, amını yalayıp, az önceki elin sıcaklığının ve konuşmalarında etkisinde kalarak kazık gibi olmuş yarağımı karımın amına geçirdim. Karım, “Offfffff, işte bu huyuna bayılıyorum senin, ne zaman aklımdan geçse yarağını amımda buluyorum!” diyor ve dudaklarını ısırıyordu…
Ben ise Hayriyeyi siktiğimi hayal ediyor, karıma köklüyordum. Karım zevke gelmiş çılgınlar gibi inliyor, “Ben bu yarağı kimseyle paylaşamam! Bu yarak bana ait! Sakın o karıyı sikeyim deme!” diyor, kendi kuşkularını dillendiriyordu. “Karıcığım merak etme, Hayriye karşımda soyunup bacaklarını ayırsa bile dönüp bakmam!” diyerek karımın amına pompalıyordum. Karım, “Ben seni bilmezmiyim? On senedir yediğim bu yarağı tanımazmıyım? Öyle bir fırsatı kaçırırmısın sen, bulduğun ilk fırsatta koyarsın kızın amına!” diyor, beni daha da azdırıyordu. 20 dakikadır karımı sikiyordum ve artık son noktaya yaklaşmıştım, hızla pompalıyor,
“Merak etme aşkım, siksem bile bana senin kadar zevk veremez!” diyerek karımı rahatlatmaya çalışıyordum. Karım ise ikinci defa boşalıyor olmanın zevkiyle, “Sik kocacığım sik, bu yarağa helal olsun, bu yarak ne Hayriyeler hak ediyor! Offfff çıldırıyorum, pompala kocacığım, kökle amıma!” derken, korunmadığı için, yarağımı son bir hamleyle karımın amından çektim ve göbeğine boşaldım. Nefes nefese kalmış bir vaziyette üzerinde 2-3 dakika hareketsiz kaldım, sonra yanına uzandım. Karım dudağıma bir öpücük kondurarak, “Az önce söylediklerimi sakın ciddiye alıp ta kıza birşey yapayım deme haa! Sana belli olmaz, izin verdiğimi falan düşünürsün!” diyerek gülümsedi.
Aradan 3-4 gün geçmişti ama Hayriye bir türlü aklımdan çıkmıyor, resmen bütün gün düşüncemi işgal ediyordu. Ellerinin sıcaklığı aklıma geldikçe yarağım kalkıyor, elleri böyleyse acaba amı nasıldır bunun diye düşünmeden edemiyor, bir yandanda arkadaşımın karısı hakkında böyle düşünceler taşıdığım için kendime kızıyor, müthiş bir suçluluk duygusu yaşıyordum. Tam bir ikilem içindeydim. Bir akşam vakti tam dükkanı kapatmayı düşünüyordum ki, Hayriye caddenin karşı kaldırımından kucağında çocuk ile yavaş yavaş yürüyerek evlerinin ters istikametine doğru gidiyor ve sık sık arkasına dönüp bakıyordu. Hemen koşarak yanına gittim ve arkasından, “Hayriye?” dedim.
Galiba sesimi tanıyamadığı için birden irkildi, beni görünce de biraz rahatladı. “Bu saatte böyle yaya nereye gidiyorsun? Hayır mı?” dedim. “Abi sorma ya, Erkan gece vardiyasında çalışıyor, işe gitti, ben de annemlere gidiyorum. Minibüsü beklemeyeyim, yavaş yavaş yürüyeyim dedim, ama hep dolu geçiyorlar, almadılar, buraya kadar geldim.” dedi. Ben de, “Yorulmuşsun, gel biraz dinlen, böyle olur mu, o kadar yol kucağında çocukla yürünür mü, gel hadi!” diyerek çocuğu kucağından alarak, biraz da emrivaki bir tavırla işyerime götürdüm…
Hayriye yorulmuş, kan ter içinde kalmıştı. Soğuk bir kola ikram ettim. “Abi ben almasaydım, geç oluyor, şimdi minibüsler nöbete düşerse çok geç kalırım!” dedi. Ben de, “Merak etme, seni bu saate minibüsle gödermem, ben bırakırım, rahat ol, al şunu iç, serinle biraz!” dedim. “Nahit abi zahmet etme, ben minibüsle giderim!” dedi. Ben kaşlarımı çatarak, “Seni bu saatte böyle göndermem, sonra Erkan duyarsa bana kırılmaz mı?” dedim. Hayriye de çaresiz, “Peki abi!” dedi ve kolayı aldı. Çocuk uyuyordu, koltuğa yatırmıştım. Sohbete başladık, tam karşımda oturuyor ve havadan sudan konuşuyorduk.
Ben ise yine gözümü dikmiş öyle derinlere dalmıştım. Birkaç defa göz göze geldik. Ben hep gözümü kaçırıyordum ve sonuncuda kaçıramadım, bir an sessizlik oldu, 10-15 saniye gözgöze bakıştık. Bu defa o gözünü kaçırdı, ben hemen toparlanmaya çalıştım, ama bu arada masa altında benim yarak yine kazık gibi olmuştu. “Abi ne zaman kapatıyorsun?” dedi. Ben de, “5-10 dakikaya kadar kapatırım, gideriz!” dedim. Bu arada yukarıyı evi aradım ve bir işim olduğunu, bir yere kadar gidip geleceğimi ve merak etmemelerini söyledim.
Masanın altından yarağımı düzelttim, eğer anlarsa rezil olacağımı düşündüm ve sakinleşmek için birkaç dakika dikkatimi dağıttım, masadaki evrakları dosyaları falan toparladım. Sakinleşince de, “Hadi kalkalım!” deyip çocuğu kucakladım ve arabaya kadar ben götürdüm. Arabaya varınca çocuğu almasını, kapıları açacağımı söyledim. Çocuğu alırken ben biraz çekingen davrandım, ama o çok rahattı ve yanaştı, çocuğu sıkı tutabilmek için sarılarak alırken, benim kolumun birisi çocukla onun arasında kaldı ve pardüsünün üzerinden taş gibi göğüslerini ilk defa hissederken neredeyse kalp krizi geçirecektim.
Kapıları açtım, arkaya binmek istedi. “Aşk olsun, bu da ne demek oluyor? Hakaret sayarım bunu!” deyince, “Ay abi özür dilerim, böyle düşüneceğini bilemedim!” dedi ve ön tarafa geçti. Neyse yola çıktık, bu arada hava iyice kararmıştı. Ben acele etmiyor, yolu uzattıkça uzatmaya çalışıyorum. Gideceğimiz yer normal trafikte yarım saatlik yoldu, ama akşam trafiği de işin içine girince baya bir uzadı. Trafik durunca, ben kucağındaki çocuğun yanağını okşamak bahanesiyle ona yanaşıyor, zaman zaman kazara olmuş gibi göğüslerine elimi sürtüyordum…
Çaktırmadan kalkmış yarağımı düzelttim ve konu açılsın diye, “Demek Erkan benden çok behsetti ha, öyle mi?” diye sordum. “Sorma Nahit abi, seni yere göğe sığdıramıyor, ben de merakımdan çatlıyordum.” dedi. “Eee merakın geçti mi? Nasıl, merak ettiğin kadar varmıymışım bari?” dediğimde, bir iki saniye sustu ve “Evet, çok iyi bir insansınız!” dedi. “Teşekkür ederim, sizde iyisiniz, Erkanı severim, çok saygılı çok efendi bir çocuk. Onla evli olğun için çok şanslısın! Eminim iyi bir kocadır!” diye zarf attım. Hayriye yine bir iki saniye sustuktan sonra, “Eh işte, öyledir…” dedi. “Ne demek şimdi bu? Nasıl eh işte? Evliliğinizde sorun mu yaşıyorsunuz?” diye sordum. “Abi evlilik olur da sorun olmaz mı?” dedi. “Hayırdır, büyük bir sorun mu? Bak üzüldüm şimdi, oysa ben sizi çok mutlu görmüştüm.” dedim. “Yok, tabi ki mutluyuz, ama bizim de kendimize göre sorunlarımız var tabi, biraz özel sorunlar Nahit abi.” dedi.
“Bana güvenebilirsin, eğer paylaşmak istersen seni dinlerim ve elimden geldiğince de çözümü konusunda yardımcı olurum, ayrıca bende sır olarak kalır, bu konuda bana güvenebilirsin!” dedim. “Nahit abi sana güvenmesem bu kadarını da söylemezdim zaten, ama güvensem de daha fazlasını anlatmam doğru olmaz.” dedi. “Peki sen bilirsin!” deyip, torpidodan bir kartvizitimi çıkardım ve uzattım, “Eğer çok daralır da konuşmaya ihtiyaç duyarsan çağrı bırak, ben seni ararım!” dedim. Kartı aldı, “Tamam abi, ararım!” dedi. Bu arada yüzü değişmiş, hüzün, utanma, çekinme ve korku karışımı tuhaf bir ifade almış, gözlerini karşıya dikmiş anlamsızca yola bakıyordu. Bir kart daha çıkardım ve bir kalemle birlikte uzattım, “Buna da sizin numarayı yaz, bende de sizin numaranız bulunsun.” dedim. Numarasını yazdı ve uzattı. Baktım ev numarasını yazmış sadece, “Cep numaranı da yazsaydın.” dedim. “Ben cep telefonu kullanmıyorum, hep evde olduğum için ihtiyacım olmuyor.” dedi. “Peki tamam!” dedim.
Bu arada gideceğimiz yere varmıştık. Hayriyeye arabadan inmeden ona, “Sen kötü görünüyorsun, büyük bir sorununuz var galiba?” diye sordum. “Yok bir şey abi, sonra anlatırım!” dedi. “Tamam o zaman, yarın mutlaka telefonunu bekliyorum, anlatacaksın bana!” dedim. “Tamam! Erkan öğleden sonra saat 2:30 gibi evden çıkıyor, ozaman ararım.” dedi. “Tamam o zaman saat 2:30 dan sonra telefonunu bekliyorum, mutlaka ara bak! Bu arada sen geri nasıl döneceksin, saatte epeyce oldu?” diye sordum. “Ben bu gece burada kalacağım abi, kardeşimin düğün hazırlıkları var, yarın alışverişe çıkacağız, alışverişten sonra oradan direkt minibüsle dönerim eve. Abi çok teşekkür ederim, sana zahmet oldu bu geç saatte.” dedi.
“Ne zahmeti canım, ne olacak ki, ne zaman arabalık bir durum olursa, gece gündüz farketmez, aramazsan gücenirim!” dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Çocuğun başını dizine koydu ve tokalaştık. Eli elimde, “Yok bu sıcaklık normal bir şey değil!” diyerek gülümsedim. “Abi benim elim hep böyledir, pek tokalaşmam ama kimle tokalaşsam çocukluğumdan beri hep bunu söylüyorlar, demek ki sıcak kanlı birisiyim!” diyerek o da gülümsedi ve arabadan indi.
Hemen geri döndüm, ama içim içime sığmıyordu, eve nasıl vardım bilmiyorum. Gözümün önünden gitmiyordu, ertesi gün öğlene kadar bana bir yıl kadar uzun geldi. Saat 14:30 gibi çıktım dışarıya ve Erkanın geçmesini bekliyorum, ama geçmedi. Saat 15:30 oldu, ne Erkan geçti ne Hayriyeden telefon geldi, kafayı yiyordum. Masama geçip koltuğuma oturup gözlerimi saate diktim, kulağım telefonda. Saat 16:15 oldu halen telefon yok. Ne olursa olsun ben arayacaktım, eğer Erkan açarsa (Haftasonu müsaitseniz, ya siz gelin, yada biz gelelim) deyip bir şekilde olayı kapatacaktım. Kaldırdım telefonu, çevirdim numarayı, daha ilk çalışının ilk saniyesinde telefon açıldı…
“Alo.” dedim. Hayriyeden titrek ve kısık bir sesle cevap geldi, “Alo?” dedi. “Ben Nahit, Erkan evde mi?” diye sordum. “Yok Nahit abi, 14:30’da gitti o.” dedi. “Buradan geçmedi, kapıda bekledim ama göremedim?” dedim. “Abi motorla gitmedi, servisle gitti, normalde servis alıyor onu, ara sıra motorla gidiyor.” dedi. “Anladım. Hani arayacaktın, neden aramadın?” diye sordum. “Aramadım işte…” dedi. “Neden? Hani konuşacaktık?” diye sordum. Kısa bir sessizlik oldu, “Boşver Nahit abi, konuşmayalım!” dedi. “Hmmm.
Pardon, sanırım aramakla ben yanlış yaptım. Ben konuşacağımızı, bana sıkıntılarını anlatacağını düşünmüştüm.” dedim. Yine kısa bir sessizlikten sonra, “Abi hangi sıfatla dinleyeceksin benim sorunlarımı, yani sana neden anlatayım, seninle neden konuşayım bunları?” dedi. “Dost olduğumuzu düşünüyordum ben.” dedim. “Tamam abi dostuz, ama aile dostuyuz, sorunlarımızla seni meşgul etmek istemem.” dedi.
“Sen bilirsin, ama akşam da dediğim gibi, eğer anlatmak, boşalmak istersen dinlerim ve anlattıklarını da bir sır olarak saklarım (burada boşalmak kelimesini özellikle kullanmıştım), her şeyi içine atmak sağlığına zarar verebilir, insanda bazen dışa vurma ihtiyacı doğar.” dedim. “Ya elbette konuşmaya ihtiyacım var, elbette birilerine anlatsam rahatlarım, ama bu neden siz olasınız? İşte benim kafamı karıştıran bu, yoksa birileriyle sıkıntımı paylaşmayı ben de isterim.” dedi. “Sen bilirsin, kime güveniyorsan onunla paylaşırsın, güvendiğin birisi varsa ona anlat, ama içinde tutma. Akşam bir ara çok kötü oldun, o halin aklımda kaldı, üzüldüğüm için aradım, onun için anlatmanı istedim, bana güvenebileceğini düşündüm.” dedim. “Güveniyorum…” dedi. “Güveniyorsan anlatırsın.” dedim. “Şimdi değil, ama belki daha sonra anlatırım.” dedi. “Peki ne zaman istersen anlatabilirsin, bilesin ki ben dinlemeye hazırım!” dedim. “Tamam abi bunu bilmek içimi rahatlattı.” dedi.
“Seni tutmayayım, eğer işin varsa kapatabiliriz.” dedim. “Yoo işim yok, çocuk uyuyor zaten.” dedi. “İyi, benim de canım sıkılıyordu, sakıncası yoksa öylesine sohbet edelim.” dedim. “Sakıncası yok…” dedi. “Alışverişi yaptınız mı?” diye sordum. “Evet yaptık, çok güzel şeyler aldık.” dedi. “Senin güzel şeylere ihtiyacın yok ki.” dedim. “Bana değil, kardeşime aldık… (Biraz sessizlik oldu) Hem benim neden güzel şeylere ihtiyacım olmasın ki?” diye sordu. Sustum, terledim ve titremeye başladım.
Titrek bir sesle, “Sen zaten çok güzelsin, extra güzel bir şeye ihtiyacın yok!” dedim. Yine kısa bir sessizlik ten sonra, “Ciddi ben güzelmiyim?” diye sordu. “Hemde çok!” dedim. “İltifatın için teşekkür ederim, bunu duymak çok güzel!” dedi. Hayriyenin bu sözleri bana cesaret vermişti, artık balık oltaya geliyordu, “İltifat değil, gerçekten çok güzelsin, hatta hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın!” dedim. “Yok artık, o kadar da abartmayın lütfen!” dedi. “Abartmıyorum!” dedim. “Nerem güzel ki?” diye sordu. “Yüzünden başka nereni gördüm ki?” deyince gülüştük…
“Beni güzel bulmana sevindim Nahit abi!” dedi. “Sorununuz bu mu yoksa, Erkan seni güzel bulmuyor mu?” diye sordum. “Yok, o da güzel olduğumu söyler ara sıra.” dedi. “Hmmm, tutturamadım!” dedim. “Abi sonunda konuşturacaksın beni, bizim sorunumuz sağlık sorunu!” dedi. “Nasıl yani, sağlık derken? Yoksa hastamısın? Demiştim sana bu sıcaklık normal değil diye.” dedim. “Yok abi, sorun Erkanda, bende değil!” dedi. “Öylemiiii? Peki nesi var? Hemen tedavi ettirelim, ağır bir hastalığı falan mı var? Doktora gittiniz mi?” diye sordum. “Hayır gitmedik! Zaten sorun da bu! Doktora gitmemesi!” dedi. “Nasıl yani? Niye gitmiyor ki?” dedim. “Gitmiyor işte!” dedi. “Ben götürürüm onu, sen hastalığını söyle bana!” dedim. “Gitmez abi! Utanıyor!” dedi. “Yahu sağlığın utanması mı olur, bu nasıl bir zihniyet, doktora gidilmez mi, nesi var bunun? Verem mi? Kanser mi?” diye sordum. “Yok abi, öyle bir şey değil, erkekliği ile ilgili…” dedi.
İşte tuzağıma düşmüştü. Biraz sessizlik oldu. “Hmmm, sanırım anlıyorum, ama sağlık sağlıktır, ben öyle düşünürüm, eğer tedavisi olan bir rahatsızlıksa gitmeli doktora!” dedim. “Abi özür dilerim, ama bir şey soracağım, tamam ben sana güveniyorum, ama aynı zamanda da senden utanıyorum, biraz açık konuşsam ayıp olur mu?” dedi. “Ne ayıbı yaa! Sen ne saçmalıyorsun, ayıp falan olmaz, istediğin gibi konuş! Anlat şimdi, nedir sorun?” dedim. “Abi Erkanın erken boşalma sorunu var!” dedi. “Öylemi? Hmmm, anladıımm, peki ne kadar erken?” diye sordum. “Çok erken! Dakika bile sürmeden! Bir defasında içine bile giremeden 3 kere boşaldı, dördüncüde de içine girer girmez boşaldı ve o günde çocuk kaldı. Aslında gerdeği de o gün yapmış olduk, yani düğünden 2 ay sonra! Ara sıra söylüyorum doktora gidelim diye, doktora gideceğimize beni öldür diyor.” dedi.
“Hmmm, durum baya vahimmiş, senin adına ne kadar üzüldüğümü bilemezsin!” dedim. “Nahit abi bana bunları anlattırıyorsun da, peki yengemle sizin sevişmeniz ne kadar sürüyor? Ne sıklıkta yapıyorsunuz?” diye sorduğunda bir üst Level’e geçtiğimizin göstergesiydi bu soru. Zafer kazanma yolunda ilerliyordum. Konuşmanın bundan sonrasını iyi yönlendirebilirsem, Hayriyeyi kesin sikebilecektim. “Yengenle hemen hemen her gün sevişiriz ve 20-25 dakikadan tut da 1 saati geçer bazen!” dedim.
Hayriyenin şaşkınlığını telefondan bile hissedebiliyordum, “Yok yaa? O kadar sürüyor mu abi? O kadar süre yengemle ne yapıyorsunuz?” diye sordu. “Vaktimiz kısıtlıysa hemen yengene girerim ve 20-25 dakika yaparım yengeni, fakat vaktimiz bol olduğunda, yarım saate yakın birbirimize Oral yaparız, 69 yaparız, Rus işi, Fransız işi yaparız, Amerikan işi yaparız, değişik Fantaziler yaparız, Dirty Talking yaparız, birbirimizi birer ikişer kez Orgazm ettikten sonra Finali Doggy veya Jokeyle yaparız!” dedim. (Bilerek bu kelimeleri seçmiştim!).
Hayriye, “Oral? 69? Dörti Tolkink? Jokey? Dogi? Rus işi…? Abi anlatacaksan Türkçe anlat da anlayayım!” dedi. “Oooo, pardon canım! Haklısın! Örneklelerle anlatsam daha iyi olur aslında, fakat biraz açık saçık olur, sakıncası var mı?” dedim. “Yoo, sakıncası yok, istediğin gibi anlat abi!” dedi. “Bak şimdi, sevişmeden önce, yani sikişmeden önce, ön sevişme denilen bir şey var, 69 bunlara en güzel örnek. 69’u sana şöyle açıklayım: Mesela ben yatakta sırtüstü yatıyorum, sen de benim üzerime ters yatıyorsun, ben seninkini yalarken, sen de benimkini yalıyorsun. Bunları yaparken de Dirty Talking yapıyoruz, mesela, Yarrağımı iyi yala Orosopu! Taşaklarımı em amına koduğumun Kaltağı! Birazdan senin bu daracık amcığını sikip parçalayacam! Domaltıp, osurta osurta sikecem seni Fahişe! Yarak hastası azgın Orospu seni! diyorum. Sen de, Sik parçala amcığımı koca yaraklı sikicim, erkeğim, kökle amıma, geçir yarrağını! falan diyorsun!” dedim…
Hayriye belliki bu kadar da açık beklemiyordu, sesi kesilmiş, telefonda hızlı hızlı nefes alışını duyabiliyordum. Muhtemelen eli amına gitmişti. Gerçi benim de elim sikimdeydi. Birkaç saniye suskunluktan sonra Hayriye heycanla ve titrek bir sesle, “Eee, sonra…?” diye sorunca, bir üst Level’e daha geçmiş olduk ve anlatmaya devam ettim. Artık resmen telefonda sekse dökmüştüm işi, “Bak mesela, amın kıllı mı?” diye sordum. Hayriye burnundan soluyarak, heyecanla, “Yok değil, devam et lütfen!” dedi. “Ohhh, yani amın kaymak gibi, kaymak gibi amlara bayılırım!
Amının dudaklarını ağzıma alıp sündürüyorum, emiyorum, amcığına dilini sokuyorum, götünün deliğini parmaklıyorum! Sen de yarağımı hızlı hızlı emiyor, aynı zamanda amını yüzüme bastıra bastıra sürtüyorsun. İkimiz de birbirimizin ağzına boşalıyoruz, ben senin amının sularını yalarken, sen de benim döllerimi yalayıp yutuyorsun!” deyince, Hayriye köpek gibi soluyarak, telefonda inlemeye başladı. Çok geçmeden, Hayriyeden “Ağıhhhh Ihhhhh…” diye bir inleme çıktı ve hiç birşey söylemeden telefonu kapatıverdi. Kesin Orgazm olmuştu ve utancından kapatmıştı telefonu. Bu arada ben de küloduma boşalmıştım!
Ertesi gün yine aynı vakitte aradım. Hemen açtı yine telefonu, “Alo?” dedi. “Alo benim, Nahit! Dün hata ettim galiba, özür dilemek ve vedalaşmak için arıyorum, söz birdaha aramayacam! Kendine iyi bak, bye!” dedim. Hayriye hemen, “Dur kapatma!” dedi. “Efendim canım?” dedim. “Eğer dünkü bir hataysa, bu sadece senin hatan değil, bunu ben de istedim! Bana kızma, dün çok tuhaf oldum, ondan kapattım telefonu! İlk defa kendimi gerçek bir kadın gibi hissettim, ne olur konuş benimle. Beni birdaha aramazsan, ot gibi yaşamaya mahkum olurum, hayatımda hiç heyecan kalmaz!” dedi.
Hayriye tam istediğim kıvama gelmişti, biraz daha üstüne gitmeye karar verdim ve “Bak canım, bu yaptığımızın yanlış olduğunu ve de sonunun nereye varacağını sen de biliyorsun, en iyisi burda bitirelim bu işi!” dedim. Hayriye ağlamaklı bir ses tonuyla, “Bunu bana yapma! Eğer yalvarmamı istiyorsan yalvarırım! Ne yapmamı istersen yaparım, nasıl olmamı istiyorsan öyle olurum! Altına yatmaya bile hazırım! Orospun olurum! Kaltağın olurum! Yarağını yalarım, döllerini yutarım! Erkeğim benim, sikicim benim! Domalt sik beni! Geçir yarağını amıma! Götümü sik, parçala!” deyince, dünkü kaldığımız yerden telefon seksine devam ettik…
Yaklaşık bir hafta boyunca hergün telefonda seks yaptıktan sonra, arkadaşımın o kapalı ve utangaç karısı Hayriye, artık tam bir Orospu gibi olmuştu ve artık gerçekten sikilmek istiyordu. Ben de dayanamıyordum artık ve nezamandır yüzünü görmemiştim, “Yarın sabah işyerime uğrasana aşkım, seni çok özledim!” dedim. “Kocam evde, çıkamam!” dedi. “Karımdan yemek tarifi almaya gideceğini söylersin, 5 dakika görsem yeter!” dedim. “Tamam bakarız!” dedi. Ertesi sabah saat 08:45 gibi işyerime geldiğinde içim içime sığmıyor, çıldırıyorum. Hemen kapıyı kilitledim, pancurları indirdim ve yanına geçtim. Aman tanrım o ne güzellik! Hafif bir makyaj yapmış, başında desenli saten bir başörtüsü vardı. Pardesüsünü çıkardığında, üzerinde beyaz sıfır yaka bir badi, altında topuklarına kadar inen, tüm hatlarını belli eden, kırmızı dar bir etek. Direk yanına vardım, ellerimi uzattım, ellerimden tuttu. Koltukta oturuyordu, kendime doğru çekerek kaldırdım ve direk dudaklarına yapıştım…
Çılgınlar gibi öpüşüyoruz. “Aşkım gel arka odaya geçelim!” dedim, elinden tuttum, arkadaki küçük odada Çekyat vardı, hemen oraya girdik. “Dur yapma, yakalanırsak rezil oluruz!” dedi. “Aşkım ben o riski alacak kadar istiyorum seni! Ya sen?” dediğimde, eteğini kaldırdı külodunu sıyırdı, Çekyata yattı ve “Ben de kocamı ve çocuğumu evde bırakıp sabahın köründe karından yemek tarifi almak gibi sudan bahaneyle buraya gelecek kadar istiyorum! Hadi sik beni!” dedi. Hemen amına yumuldum, bir iki dil darbesi atmak için, fakat sanki hiç am yok, orada incecik bir çizgi varmış gibi duruyordu amcığı. Hayatımda siktiğim karının haddi hesabı yoktur, ama böylesini hiç görmemiştim, 3-4 cm uzunluğunda ince bir çizgi! Aşkım bu ne böyle?” dedim. “Ne var, ne oldu?” dedi. “Aşkım bence Erkanda sorun yok, bu amcığa giremeden boşalmak hastalık değil, kimse dayanamaz buna!” dedim…
Hayriye saçlarımdan tutup beni kendine doğru çekti, “Çok konuşma şimdi karın falan gelir, hadi aç şu amcığımı!” dedi. Benim yarak zaten akşamdan beri kazık vaziyette, o amcığı da görünce damarlar patlayacak hale geldi. Hemen kafasını bolca tükürükledim ve Hayriyenin amına aşağı yukarı sürtmeye başladım. Yarağımın kafasını amının dudaklarında hissedince, Hayriyenin gözleri kaydı, “Aşkım, ilk erkeğim sen olacaksın, çok özledim bu anı, hadi sevgilim, geçir artık bana!” dedi. “Aşkım sen doğum yapmadın mı? Bu amcık sanki hiç açılmamış gibi!” dedim. “Sezeryanla doğurdum! Zaten Erkan içine girdi bir defa bile git gel yapmadan patladı, amımın gördüğü yarak bu kadar! Şimdi sen patlat, hadi göster marifetini, Zifaf yaptır bana, acıt canımı!” diyerek habire üstüne çekiyordu. “Hazırmısın aşkım?” dedim. “Hazırım erkeğim! Hemde nasıl hazırım! Anladın mı şimdi elimdeki ateşin sebebini?” dedi.
Yüklendim! Sanki yarağımla çarşaf yırtıyorum, o kadar dar amcık! Zar zor yarısına kadar soktum, Hayriye kolunu ısırıyor, gözleri sım sıkı kapalı, sanki nefes almıyordu. Biraz bekledim, kollarını açtım, parmaklarımı parmaklarına geçirdim, “Gözlerini aç sevgilim!” dedim, açtı. Göz gözeyiz, nefeslerimiz birbirine karışıyor, “Hadi kökle erkeğim!” diye inliyor. Bir daha yüklendim ve artık dibindeydim. Gözü gözümde, dişlerini sıkıyor ve öyle bir bakışı vardı ki, gözlerinden birer damla yaş başörtüsüne doğru süzüldü. Sikimi yavaşça geri çektim, tekrar yüklendim. Birdaha, bir daha derken titremeye başladı. O tapılası güzellik altımdaydı ve ben onu sikiyordum, hemde göz göze, inanamıyordum. Saatlerce öyle kalabilirdim, fakat acele etmeliydim, vaktimiz çok dardı, başladım pompalamaya ve gözlerinin içine bakarak, “Aşkımsın! Sevgilimsin! Kadınımsın! Orospumsun! Fahişemsin!” diyordum…
Hayriye de, “Erkeğimsin! Sikicimsin! Vurucumsun! Hadi sik beni! Hadi kökle! Vur dibime! Ohhhh yedir yarrağını bana, hadi sik Erkanın karısını, hadi vur koçum, vur erkeğim, çatır çatır sik, doyur amımı! Ohhhh, ilk erkeğimsin! Kökle Orospuna! Kökle Fahişene! Hadi hadi sik beni! Sik arkadaşının karısını! Senin Orospunum hadi!” diyordu. Bir süre pompaladım ve Hayriye sara hastası gibi titreyerek Orgazm oldu ve “Ben bittim, hadi sen de boşal erkeğim!” dedi. “Korunuyormusun?” dedim. “Hayır, fakat patla amıma, fışkırt, dibimi dölle erkeğim!” deyince ben de öyle bir patladım ki, 15 yıldır böyle boşalmamıştım. 3-4 dk. içinden çıkmadan üzerinde yattım dudak dudağa. Sonra hemen kalktık toparlandık.
Pancurları ve kapıyı açtım hem caddeye bakıyoruz hem konuşuyoruz. “Harikaydın aşkım, bana kadınlığımı tattırdın!” dedi. “Sen de öyle aşkım, o nasıl amcık öyle, neredeyse hiç olmayacakmış, resmen yarağımı acıttın!” dedim. “Bendeki amcık amcık da, siken yarak olmayınca amcık ne yapsın? Aşkım ben gideyim artık, kimseyi şüphelendirmeyelim!” dedi. “Tamam aşkım, yalnız bu sikişi ben saymıyorum! Bu akşam geleceğim, seni evinde doya doya sikeceğim, olur mu canım?” diye sordum. “Aşkım çok korkuyorum gören olur diye!” dedi. “Yok ben kimseye görünmeden gelirim aşkım. Saat tam 20:30 da sendeyim, tamam mı Hayriye?” dedim, “Tamam Nahit!” dedi, gitti.
Heyecanla akşamı beklemeye başladım. Akşam saat 20:30 da evinin önünden geçerken sokak kapısının açık olduğunu gördüm ve hemen içeri daldım. Kapıdan içeri girer girmez kapı arkamdan kapandı. Baktım kapıya sırtını dayamıs öyle bekliyordu. Evin ışıkları tamamen sönüktü, ancak sokak lambasının ışıkları pencereden sızıyor ve evin içini loş bir aydınlık kaplamıştı. Hemen kucağıma aldım ve odaya götürdüm hiç konuşmuyorduk. Öpmeye başladım. Yavaşça çömeldi ve gözlerimin içine bakarak fermuarımı açtı, yarağımı ağzına alarak öyle bir emmeye başladı ki, daha bir dakika olmamıştı, benim yarak beton gibi olmuştu bile. Ben de onu yalamak istiyordum, yarağımı iki eliyle kavradı, “Hayır ben bunu istiyorum hemen, sen sonra yalarsın, vaktimiz çok nasıl olsa!” dedi.
Hemen birbirimizi soyduk, yere uzandı, “Hadi koçum! Hadi benim hovardam! Göster şu erkekliğini! Yarağa doyur şu amcığımı!” dedi. Hiç beklemedim, hemen bacaklarının arasında yerimi aldım, yarağımı amının dudaklarında aşağı yukarı gezindirmeye başladım. Hayriye çıldırmıştı, kıvaranıyor, “Geçir kökle artık, ne olur dayanamıyorum, sok koca yaraklım, sok orospun olayım, sok artık!” diye yalvarıyordu. Öyle bir kökledim ki yarağımı, sanki kızgın bir taşın deliğine sokmuşum gibi acı duydum. Onun ise çığlıkları evin içini doldurdu. Gözleri hafif kaydı, bayılacak sandım.
Derin derin nefes alıyordu. Ben yarağımı amından yavaşça geri çekip, çok sert bir şekilde tekrar yüklendim. Kısık bir sesle inliyor, boynumu ve kulaklarımı yalıyor, küçük ısırıklar konduruyordu. Ben hızlanmıştım, kısık kısık nefes alıyordu, “Vur erkeğim, dibime vur! Vur koçum! Sik, becer beni! Sen benim ilk erkeğimsin, yırt şu amımın yarak görmeyen yerlerini, yırt aşkım, kocacığım, koca yaraklı hovardam, sik parçala amımı koca yaraklım, sikemeyenin amını böyle sikerler, off dayanamıyorum, içimi yakıyorsun, pompala canım, hadiiiiii geçirrrrr aslanım!” dedikçe hayvanlaşmıştım…
Hayriye amının kaslarını sıkarak adeta yarağımı bırakmamacasına eziyordu. Amcığı gevşeyeceğine sanki dahada sıkılıyor, daralıyordu. Susmak bilmiyor, haykırıyordu, “Açım koca yaraklım, açım yarağa, açım sikilmeye! Of ne güzel sikiyorsun! Seni ilk gördüğümde amımdan akan suyu görseydin oracıkta Erkanın yanında tecavüz ederdin bana, Erkana da başımı tuttururdun!” dedi. “Tutarmıydı?” diye sordum. “Böyle siktiğini görse eminim beni kendisi siktirir sana, zaten tapıyor sana!” dedi. Bunları duyunca anladım ki, o hanım hanımcık, çıtı pıtı, kapalı kadının fantazi dünyası sınırsızmış, sikişirken konuşmak ve özellikle kocasını aşağılamaktan müthiş zevk alıyordu. Hemen ben de buna yardım etmeye başladım, “Senin o boynuzlu kocanın amına koyayım ben! Karısını siktiğimin pezevengi!” dedim.
“Oooohhh, eveeet, sik Erkanın karısını! Pezevenk kocamın sikemediği amına koyyy errkeğimmm. Sik, boynuzlat arkadaşını, Erkana boynuz taktır bana, sikicim sen ol, boynuzlu pezevengim o olsun, yırt amımı, yırt götümü, sana kendimi o pezevengin kucağında siktirmezsem bu yarrak bana haram olsun sikicim!” diye haykırıyordu. “Sen tam bir Orospuymuşsun, amına koyduğumun Kahpesi, amının ateşi vücuduna, eline vurmuş, anlasaydım ilk fırsatta zorla sikerdim seni, adi Fahişe!” dedim. “Evet tecavüz etmeliydin bana, zorla, bağırta bağırta, ağlata ağlata sikmeliydin, o gün arabanla dağa kaldırmalıydın beni!” dedi. “Sende bu Orospuluk varken seni daha öyle sikerim ki, o pezevenk kocanın boynuzları caddelere sığmaz, merak etme!” dedim. “Ooohhh sik erkeğim Erkanın karısının tazecik amcığını! Daha bu orospu kocasının taptığı bu arkadaşına neler verecek!” dedi. “Neler vereceksin?” dedim. “Amcığımı verecem!” dedi. “Onu zaten verdin amcık karı, dalga mı geçiyorsun, amına koyduğumun Orospusu seni!” dedim.
“Götümü de verecem, bakire el değmemiş götümün de sahibi sen olacaksın erkeğim!” dedi. “İşte bu güzel!” dedim. “Götümü de siktirecem sana, fakat önce şu doymamış amcığımı doyurmalısın, sik Nahitim! Sik erkeğim, hovardam benim! Oohhh! Kocam olacak o pezevengin boynuzları uzasın, arkadaşının altında amımı siktiriyorum, ohhhh! Hadi vur! Sakın durma! Oooof, aaaah dayanamıyorum, bana birşeyler oluyor, içim gidiyor, sakın durma, kökle birtanem, kökle! Ahhhh…” dedi ve titremeye başladı. Boşalmak üzereydi, zevk alması için yarağımı geri çektim, başının yarısına kadar çıkardım ve tekrar kökledim ve öyle bir bastırdım ki, dibinde bekledim ve boşaldığını hissettim. Ben ise hızımı daha alamamıştım, kendimi sıkıyor boşalmamak için direniyordum…
Yaklaşık 45 dakika sonra Hayriye dördüncü kez boşalırken, ben de patlamak üzereydim ve makina gibi hızlandım, “Geliyorum Orospu, nerene boşalayım?” dedim. Hemen bacaklarını sımsıkı belime, kollarını da boynuma doladı, gözlerimin içine bakıyor, sıktığı dişlerinin arasından, “İçime boşal koçum, içime boşal aslanım! Her yerim senin, istediğin yerime boşalabilirsin, ama önce şu Orospunun döle susamış taze amını döllerinle bir sula, arkadaşının sikemediği karısını dölle, bu am senin döllerine kurban olsun, hadi sikicim, hadi fışkırt amıma, fışkırt döllerini!” dedi. “Ya hamile kalırsan?” deyince, “Offff, hadiii, fışkıırrrrt aşkımm, bırak kendini, hadiii ak içimeee, ak amımaa, ohhh hadi sikicim, yolla döllerini hadiii, kalırsam sana hamile kalayım, senin çocuğunu doğurayım, hadiiii!” diye bağırdı. Öyle tahrik olmuştum ki, artık bu sözler üzerine o anda patladım! Ama ne patlayış, amının içi, en ücra köşesine kadar dolmuştu. Adeta kısa bir baygınlık geçirdi…
O gece Hayriyeyi defalarca siktim (Götten de siktim!) ve ilişkimiz 3 yıldır sürüyor. Her fırsatta amdan, götten, ağzından, neresi denk gelirse orasından çılgınca siktim. Şimdi benden hamile kalınca kocasına her şeyi anlatmış, kocası önce kızmış, ama sonra çaresiz olduğu için kabullenmiş…
Çok sevdiğim saydığım can dostum bir arkadaşım vardı, ama yıllardır görüşemiyorduk. Bir gün çıkıp geldi, evlenmiş bir çocuğu varmış. Onunla çok iyi anlaşırdık, birbirimizin herşeyini paylaşırdık. Bana adresini verip davet etti, “Beklerim, mutlaka gel!” dedi. Haftasonu yolum düştü uğradım. Zayıf bir karısı var, kendi de küçük yapılı zaten. Sohbet muhabbet falan derken akşam oldu. Vakit ilerleyince, “Bana müsade, ben artık gideyim.” dedim. “Olmaz, asla bırakmam! Zaten senelerdir görüşemiyoruz…” dedi. Eee, ben de kendisini kıramadım ve birkaç saat daha kalmaya karar verdim.
Karısı yatakodasına çekildi, biz sohbete devam… Daha sonra geçmiş konular bitince, “Neler yapıyorsun, eskisi gibi karı-kız hastasımısın?” diye sordu. Ben de evliyim ama tam dediği gibi karı-kız hastasıyım. “Değişen birşey yok, durumlar aynı.” dedim ve onun evlilik durumunu, evliliğinden memun olup olmadığını sordum.”Halimden memmunum ama karımın bir sorunu var…” diye cevap verdi. “Nedir?” diye sorduğumda, “Karım orgazm olamıyor…” dedi ve benden tavsiyelerde bulunmamı istedi. Ben de, “Karınla uzun ilişkide kal ve sikmeden önce onu iyice hazırla.” dedim. “Deniyorum ama başarılı olamıyorum, gün geçtikçe de kötü oluyor…” dedi. “Pornofilm filan seyrettir değişiklik olsun.” dedim. “Yok, onu da denedim, olmuyor.” dedi. “O zaman bir doktora gidin.” dedim, sustu.
Sonra, “Sen nasıl yapıyorsun?” dedi. Ben de, “Dediğim gibi, önce iyice hazırlıyorum sonra gerisi kendiliğinden geliyor.” dedim. Yine biraz sustu, sonra devam etti ve sonunda baklayı çıkardı ağzından… “Nasıl söylesem bilmiyorum ama, aslında senden bir ricam var. Hiç soru sormadan beni dinlemeni istiyorum.” dedi. Sonra da, “Sen gelmeden, biz karımla herşeyi konuştuk, eğer tabi ki kabul edersen, biz bunu üçümüz yapmayı düşündük. Eğer buna rağmen değişen bir şey olmazsa, yani karım yine orgazm olamazsa, ozaman doktora gidicez.” deyince, resmen dona kaldım! Bir iki saniye sonra kendime gelince, “Anlamıyorum, doktora gitmeye çekinen bir insan, nasıl bu dediğini yapar?” dedim. “Biliyorum biraz tuhaf bir durum, ama artık bu bir saplantı oldu. Teklifime ne diyorsun?” dedi. “Tamam yapalım, ama karın açısından bir sorun olmaz mı?” dedim. “Asla olmaz! Hemen geliyorum…” dedi ve kalktı, yatakodasına gitti.
Dört beş dakika sonra geldi ve “Hadi gel…” dedi, yatakodasına geçtik. Karısı yatakta soyunuk bir vaziyette, yüzüme bakmadan yan yatıyordu. Biz de soyunduk. Hiç birimizden ses soluk çıkmıyordu. Yatağa girdik. Ben arka tarafında, kocası ön tarafta, karısını okşamaya başladık… Karısı çok gergindi, yalamaya başladım biraz gevşedi. Kocası da göğüslerini yalıyordu, biraz rahatlamıştı. Sonra kocası karısının ağzına verdi. Ben de arka taraftan amına doğru yavaşça sokunca, kocasının sikini daha hızlı yalamaya başladı. Biraz sonra karısını domalttım. Arkadan yine amına sokmaya devam ettim, o da kocasınınkini yalıyordu. Az sonra arkadaşım kasılarak karısının yüzüne boşaldı ve kalktı.
Karısı gerçekten hazır hale gelmişti. Bunu hissedince, kolay boşalsın diye, alta geçip uzandım. Karısını da sikimin üstüne oturttum ve alttan amını sikmeye başladım. Arada bir de götünü parmaklıyordum. Ve beklenen an geldi, arkadaşımın karısı sarsılarak orgazm oluyordu. Orgazm olurken de kasıldıkça, amından akan sıvılar taşşaklarıma doğru inmeye başladı. Bir kaç saniye durduktan sonra, arkadaşımın karısını üstümden kaldırdım ve sikimi eline verdim. Sonra da göğüslerine doğru boşaldım…
Arkadaşımla salona geçip birer sigara yaktık, hiç konuşmadan içtik. Sonra sırayla banyoya girdik. Duş alıp çıktıktan sonra, “Ben artık gideyim, istersen?” dedim. “Yok, otur biraz daha…” dedi. Daha sonra biz tekrar sohbet ederken karısı da duş alıp geldi ve yanımıza oturdu. Onlara sordum, “Pişmanmısınız?” diye. “Hayır, pişman değiliz… çünkü her türlü sonuca hazırdık.” dediler. “Peki, memnun kaldınız mı?” dedim. Arkadaşım, “Sen karımı sikerken bu kadar zevk alacağımı hiç tahmin etmezdim, karımın kasılarak orgazm olması ve boşalması çok zevk verici idi.” dedi. O ana kadar hiç konuşmayan karısı da kocasına, “Madem çok zevk aldın bir daha yapalım mı?” diye sordu. Bana baktılar, “Olur.” dedim. Arkadaşım, “Siz başlayın, ben birazdan size katılırım.” dedi…
Arkadaşımın karısıyla yatakodasının yolunu tuttuk. Karısına bu sefer önce oral yaptım, epeyce bir süre amını yaladım. Daha sonra karısı da bana yaptı, sikimi ağzına aldı ve bir güzel yaladı. Karısı yine kıvama gelince, bacaklarının arasına girdim ve amına soktum. Git gel yaparken, kapıdaki sese döndük, arkadaşım bizim sikişmemizi seyrederek 31 çekiyordu. Karısı yine boşaldıktan sonra, arkdaşımı yanımıza çağırdım ve ikimiz de karısının yüzüne siklerimizi doğrulttuk, 31 çekerek ağzına ve yüzüne boşaldık…
Nihayetinde iş bitti ve ben evin yolunu tuttum. Arada bir uğrarım, sadece seks için değil. Ha, bazen oluyor… Yine de evlilik kutsaldır…
Herşey arkadaşımın karısı Mine’nin bana acayip acayip bakmasıyla ve bana yakın davranmasıyla başladı. Mine, kumral, 1.60 boylarında, tahmini olarak 65 kilo civarında, saf, çok güzel olmayan, ama iri göğüslü, dolgun kalçalı, taş gibi bir hatundur. Kocası ise tam bir piç. Karılarımız Konyada bir firmada beraber çalışıyolardı. Zaten Mine’yle ilk tanışmamız da karımın sayesinde gercekleşti. Mine ve kocası Mersin’liler. Memleketlerinde birbirlerini sevmişler ve evlenmişler. İkisinin de ailesi evlenmelerine rıza göstermediği için, Mersin’den ayrılıp, çalışmak için Konyaya taşınmışlar. Konya’da kimseleri yok. Karım, “İşyerinde Mine diye yeni evli bir arkadaşım var. Mersin’liler ama burda hiç kimseleri yok, bir akşam bize oturmaya gelecekler, olur mu?” dedi. Ben de, “Tabiki karıcığım, buyursunlar gelsinler!” dedim. Tabi ozamanlar aklımda en ufak bir kötülük yok. Biz de yeni evlenmiştik, 2 ay falan olmuştu. Ve çok güzel bir seks hayatımız vardı, hemen hemen her gece sabahlara kadar sikişirdik…
Neyse, birkaç gün sonra bize oturmaya geldiler. O gün hoş beş sohbetten sonra kafalarımız sardığı için, sık sık görüşmeye başladık. Bunlarla samimi olmuştuk, sürekli beraber geziyor, beraber oturup kalkıyoruz. 1 yıl falan bu böyle devam etti. Bu arada Mine 28 yaşında, türbanlı, balık etli bir kadın. İlk başlarda Mine’nin hiçbir şeyi dikkatimi çekmiyordu, karımı seviyorum, seks hayatımız da iyi olduğu için Mine’yle çokta fazla ilgilenmiyordum. Ama zaman geçtikçe bu böyle kalmadı tabi, Mine’nin davranışları, konuşması ve giyinişi çok hoşuma gitmeye başladı. Mine türbanlı olduğu için genelde etek ve badi giyerdi, ama çok tutucu değillerdi, kocası da kıskanmıyordu zaten. Mine’nin kalçaları iri olduğu için etekten net belli olurdu. Memeler de dik ve yuvarlaktı, badiden füze gibi fırlayacak gibi duruyordu. Zaman geçtikçe sanki tutulmuştum Mine’ye. Ailecek görüştüğümüzde, biz kocasıyla otururken, Mine girip çıktıkça, o taş gibi kalçalarına bakmadan edemiyordum. Yürürken kıvırta kıvırta yürüyordu orospu. Göğüsleri de adım attıkça titriyordu. Bunu izledikce yarrağım kazık gibi oluyordu, hemen oracıkta bunu bağırta bağırta sikmek istiyordum. Ama çaresiz banyoya gidip 31 çekiyordum sadece.
Haziran ayında bir gün, Mine’nin kocasıyla çarşıda karşılaştım, oturduk bir çaybahçesine birşeyler içiyoruz, sohbet ediyoruz. Konu konuyu açtı ve bana bir itirafta bulundu, karısını Ebru isimli bir orospuyla aldatıyormuş. Bunu duyunca şok oldum tabii. Pezevenk herif bir de marifetmiş gibi, “Ebru çok azgın abi ya, her hergün sikişmek istiyor… Ben de Ebru’yu doyurmaktan Mine’ye gücüm kalmıyor ve benim yarrak kalkmıyor tabii!” diye bunları bana anlatmıştı. İnanamıyordum, içimden, (Bir insan yatak odasını dışarı sızdırır mı yaa?) diye çok kızmıştım. Ama onun anlatmasına gerek yoktu, zaten Mine’nin de yarrağa hasret olduğu her halinden belli oluyordu. Mine ateş gibi yanıyordu sanki, ailecek otururken bir anda göz göze geliyorduk, bakışlarıyla, (Yarrağa doyur beni!) der gibi yalvarıyordu sanki. Bu benim kafama takılmaya başlamıştı iyice, geceleri Mine’nin o dolgun kalçalarını hayal edip karımı deli gibi sikiyordum. Karımın göğüslerini yalarken, Mine’nin o iri göğüslerini yalar gibi yalıyordum. Karımı arkasından sikerken de, Mine’nin o dolgun yuvarlak götünü siktiğimi düşünerek, karımı perişan ediyordum.
Yine bir gün bunlar biz geldiler. Mine, heryerini belli eden daracık diz altı bir etek giymiş, üstünde de beyaz bir badi vardı. Siyah sütyenin askıları ve çizgileri resmen badinin içinden belli oluyordu. Topuklu kırmızı ayakkbılarla bir afet olmuştu. Azmıştım resmen. Mine’yi o topuklu ayakkabılarla yürürken izlemek istiyordum, “Hadi kalkın, alışveriş merkezine gidelim!” dedim. Kabul ettiler ve evden çıktık, bindik benim arabaya. Ben aynadan sürekli Mine’yi izliyordum. AVM’ye geldik. Arabadan inerken Mine’nin eteği sıyrıldı ve sütun gibi bacakları diz üstüne kadar açıldı. Kocasının umrunda bile değildi. İçimden, (Nasıl olurda böyle bir kadını sikmiyordu salak?) diyordum. Benim yarrak yine kalkmıştı, “Siz gidin, biz arabayı daha iyi bir yere park edip geliyoruz.” dedim. Maksadım Mine’yle kocasını önden göndermek, arkadan karımla yürüyüp, Mine’nin o kocaman iri dolgun kalçaları izlemekti. Ve öyle de oldu, amına koduğumun orospusu benim arkasında olduğumu biliyor, taş gibi götünü sallaya sallaya gidiyordu. Arada sırada arkaya dönüp, karıma birşeyler söyleyip, sonra da manalı manalı gözlerime ve kalkmış yarrağıma bakıyor, (Kalçalarım hoşuna gitti mi?) dercesine gülümsüyordu. O da niyeti bozmuştu sonunda.
AVM’de bir süre dolaşıp bize gittik tekrar. Kocası salonda TV’nin karşısına geçti hemen, Maçı izlemek istiyordu. Karılarımız da yemek hazırlamak için mutfağa geçtiler. Tabi ben AVM’de acaip azdım, kuduruyorum resmen, yarrağım da patlamak üzere. Mutfağa gidip karıma, “2 dakika yatak odasına gelsene!” dedim. Karım niyetimi anlamadı ve “Ne vardı?” dedi. “Önemli birşey yok, sen gel bir!” dedim. Karım, “Elimi kurulayıp geliyorum!” dedi. Mine karımı sikeceğimi anlamıştı, önüme, kalkmış yarağıma bakıyordu. Karım elini kuruladıktan sonra birlikte yatak odasına geçtik. Karımın daha ne oluyor demesine fırsat vermeden, karımın elleri yatağın kenarlarına gelecek şekilde domaltıp, külodunu dizlerine indirdiğimde sonunda niyetimi anlamıştı ve “Herif saçmalama, içeride misafirler var…” dedi. Ama ben çoktan yarağımı çıkarıp, arkadan karımın amına köklemiştim bile. Karımın, “Kapı açık…” demesine aldırış etmeden, deli gibi pompalıyordum. Amacım biran önce boşalmaktı, onun için hızlı hızlı sikiyordum karımı. Ama makyaj masasının aynasından baktığımda, Mine’nin koridordan bizi izlediğini görünce, hemen boşalmamak için yavaşladım…
Mine’nin tam görmesi için, yarrağımı karımın amından tamamen çıkarıyor, karımın amını yalayıp, yeniden yavaşça köklüyordum. Karım amının yalanmasına dayanamaz, inlemeye başlamıştı bile. Birkaç köklememden sonra karım boşalmış, “Ben bittim, hadi çabuk, sen de boşal!” demeye başlamıştı. Herzaman yaptığım gibi, yarağımı karımın amından çıkarıp, götüne soktum ve birkaç hızlı pompalamayla götüne boşaldım. Kağıt havluyla karımın götündeki dölleri ve yarağımı temizlerken, Mine de sessizce mutfağa sıvıştı. Karım külodunu çekip, üstünü başını toparladıktan sonra mutfağa, yemek hazırlamaya Mine’nin yanına gitti, ben de fermuarımı çekip, salona Mine’nin kocasının yanına geçtim. O akşam yemek boyunca Mine’nin gözler benim üzerimdeydi, manalı manalı bakıyordu hep…
Aradan 2 gün geçti ve işteyken telefonum çaldı, bilmediğim bir numara arıyordu. Açtım, “Alo, buyrun?” dedim. Karşımdaki, “Selam Sinan, Mine ben…” deyince kalbim durdu sandım. Nasılsın, ne var ne yok muhabbetinden sonra, “Evdeyim, müsaitsen bir 10 dakika uğrayabilir misin? Seninle konuşmak istediğim bir konu var. Ama aramızda kalması gerekiyor!” dedi. “Tabi!” dedim ve hemen işyerinden izin alıp, uçarcasına Mine’nin evine gittim. Kapıyı çaldım, Mine kapıyı açtı. Offf, o neydi öyle! Mine diz üstü bir gecelik giymişti. Siyah geceliğin içinde sütyen yoktu ve meme uçları boncuk gibi belli oluyordu. Belli ki bacaklarına da yeni ağda yapmıştı, bacakları kaymak gibi görünüyordu. O manzara karşısında bayılacaktım nerdeyse, dilim tutulmuştu. Mine’nin gülerek, “İçeri girmeyecek misin?” lafıyla kendime geldim ve ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim, oturdum. Mine de geldi yanıma oturdu. Heyecanla, “Evet dinliyorum, konu nedir?” dedim. “Bak Sinan, lafı döndürüp dolandırmayacağım! Kocam olacak pezevenk beni orospunun biriyle aldatıyor, ben de onu aldatacağım! Ogün AVM’de kalçalarıma nasıl baktığını gördüm, akşam da karını sikerken benim izlediğimi gördün! Beni sikmek istediğini biliyorum ve bunu ben de istiyorum!” dedi ve dudaklarıma yapıştı…
Şok olmuştum, ama tabii ki karşılık verdim ve öpüşmeye başladık. Mine dudaklarımı deli gibi emiyor, bir yandan da, “Göğüslerimi okşa!” diyordu. Aman Tanrım, o taş gibi kalçaları ve dolgun göğüsleri avuçlarmdaydı. Adeta eziyordum memelerini. Eğildim göğüslerine, somurmaya başladım, tamamını ağzıma almaya çalıştım, ama nafile sığmıyordu…
Salonda biraz yiyiştikten sonra bunu kucaklayıp yatak odasına götürdüm. Geceliğini çıkarıp, sadece tangasıyla yatağa sırtüstü yatırdım ve bir çırpıda kendim de soyunup, dudaklarından başladım öpmeye, amına doğru yalayarak indim. Tangasını sıyırdığımda aklım duracaktı, o nasıl bir amdı öyle! Yeni traş etmiş, amı parlıyordu resmen, aynı zamanda da ateş gib yanıyordu. Amının dudaklarına dilimle fırça çekmeye başladım. Karı kafamı amına bastırıp, “Daha hızlı yala!” diye inliyordu. Amcığı zaten sırılsıklam ve yapış yapıştı. Bunu yalayarak bir kere orgazm ettikten sonra, amından kasıklarına, bacaklarına doğru indim ve baldırlarını yalamaya devam ettim. Evet, o taş gibi kadın altmda zevkten ölecekti. Bu da beni dahada azdırıyordu…
Mine’yi ters çevirip, dolgun kalçalarına yumuldum, götünün yanaklarını iki yana ayırdım ve göt deliğini dilleyip, somurmaya başladım. Mine inleyerek, “69 olalım aşkım, ben de senin o damarlı koca yarağını emmek istiyorum!” dedi. Hemen sırtüstü yatıp, “Hadi gel ozaman!” dedim. Mine kafası yarrağıma, amı da ağzıma gelecek şekilde üzerime uzandı ve yarrağımı ağzına aldı. Aman Tanrım, o ne biçim yarak yalama öyle, emmiyor sanki vakumluyordu. Bir yandan da amını ağzıma bastırıp, inliyor, kıvranıyordu. Yarrağıma dişlerini geçiriyor, dibine kadar ağzına alıyor, yarrağımın başını resmen gırtlağında hissediyordum. Bu nasıl bir azgınlıktı böyle, kadın iliklerimi emiyordu resmen. Kendi karım hiç bu kadar iştahlı yarrağımı yalamamıştı. Mine’deki aylardır sikilmemenin azgınlığı ortaya çıkmıştı. Yarrağımı yalamayı bıraktı ve, “Hadi aşkım, nolur yeter artık, o koca yarrağını yanan amcığıma yerleştir, dayanamıyorum!” dedi…
Mineyi domaltıp köpek pozisyonuna getirdim ve yarrağımı arkadan amına bir anda geçirdim. Şloop diye çıkan bir sesten sonra, amına deli gibi gidip gelmeye başladım. Mine kafasını yastığa gömdü, götünü iyice yükseltti, götünün yanaklarını elleriyle yanlara ayırıyor, daha derinlere köklememi istiyordu. Götünün kapkara deliği de hedef tahtasının göbeği gibi meydana çıkmıştı. Ben amını siktikçe, Mine inliyor, kalçalarını bana doğru bastırıyor, “Erkeğim ne kadar büyük ve semsert bir yarrağın var, hadi hepsini sok aşkım, doyur beni, kocamın sikemediği amımı götümü sik, parçala beni!” diye yalvarıyordu. 15-20 dakika amına pompaladıktan ve Mine’yi bir kez daha orgazm ettikten sonra, “Biraz da götten sik, hadi sok o yarrağını götüme, AVM’de kalçalarıma nasılda iştahla bakıyordun, o anda canım senin yarrağının götüme girmesini çok istedi, hadi lütfen sik götümü!” diye yalvarıyordu. “Acır ama!” dedim. “Acırsa acısın, hadi sok, istiyorum, karın alır da ben alamazmıyım!” dedi. “Pekala!” deyip, yarrağımı amından çıkarıp götüne dayadım ve yüklendim. Yarrağımın başı götüne girdi, ama göt deliği çok dardı, gerisi çok zor giriyordu. “Alacam hepsini, hadi sok!” diyor, götünü bana doğru itiyordu. Sonunda ıhılaya ıhılaya yarrağımın tamamını götüne aldı. Offf, Tanrım, o nasıl bir kutuydu öyle! Daracık ve taş gibiydi. Bunun AVM’de nasıl kıvırttığını düşünerek yavaş yavaş pompalıyordum götüne…
Hızlanmaya başladığımda Mine, “Çok acıyor aşkım, yavaş yap!” diye yalvarıyordu. Ama nafile, dinlemiyordum bile, gözüm dönmüştü birkere. İki ayağımın üstüne kalktım ve kasıklarından kendime çekerek hızlı hızlı pompalamaya başladım. Bir süre sonra o da alıştı, “Aşkım, erkeğim benim, ne güzel yarıyorsun götümü!” diye inliyor, hem de (acıdan mı, mutluluktan mı anlamadım) ağlıyordu. Ben bu arada elimin birini de amına attım, amını okşuyordum. Mine sürekli orgazm olup boşalıyor, amından çeşme gibi sular akıyordu. “Boşalacacağın zaman amıma boşal lütfen!” dedi. “Tamam aşkım!” deyip, bir süre daha götünden siktim. Artık ben de iyice dolmuştum, patlamak üzereydim. Götünden çıkarıp amına yerleştirdim yarrağımı, 1-2 dakika da amından sikip, daracık amına oluk oluk boşalttım döllerimi…
Yorulmuştum, sırtüstü biraz uzanıp dinlenmek istiyordum, ama Mine halen kuduruyordu, halen azgındı. Yarrağımı ağzına alıp, deli gibi somurmaya başladı. Yarrağımı tekrar kaldırdıktan sonra göğüslerimin arasına alıp, göğüsleriyle yarrağıma 31 çekmeye başladı. Arada ağzına alıp emiyordu. Karı iyice çığırından çıkmıştı, tekrar 69 olduk, 20 dakika birbirimizi yaladıktan sonra, bir kez daha amından siktim ve tekrar amına boşaldım. İkimiz de tükenmiştik artık, birlikte duş aldık ve ben giyinip işe gittim.
O günden sonra artık 2 güne bir gidip Mine’yi yarrağa doyurup geliyordum. Bu durumdan ben de çok memnundum, taş gibi, çok arzulu, iştahlı ve doymak bilmeyen bir sevgilim olmuştu. Bazen ben işyerindeyken, o izinli olup, o siyah geceliğini giyip, Webcamda şow yapıyor, amına götüne salatalık sokup, “Canım yarak istiyor, hadi gel, sik beni!” diyerek kudurtuyor beni…
Tanrı herkese böyle azgın ve arzulu bir kaçak ilişki versin diyorum.
İyi günler ve iyi sikişler!