Articles by "Hamile Bıraktım"
Hamile Bıraktım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
35 yaşında, sarışın, beyaz tenli dolgun ve diri vücutlu oldukça bakımlı, alımlı bir kadınım. Yuvarlak dolgun kalçalarım, ince narin bir belim ve diri ve dolgun memelerim var. Yolda yürürken her yaştan erkeğin kalçalarıma, memelerime bakarak laf attığı seksi bir kadınınım. 15 yıldır evliyim eşimi de çok seviyorum. Eşim 45 yaşında. Ilımlı, anlayışlı bir yapısı vardır. Ancak eşimin sperm yetersizliği yüzünden çocuğumuz olmadı. Her türlü tıbbi yolu denedik ama bir sonuç alamadık.

Eşimle sürekli çocuk meselesini tartışıyorduk. Ben artık bir kaç yıl içinde yumurtlama kabiliyetimi kaybedeceğimden korkuyordum. Eşim benim ne kadar çok çocuk sahibi olmak istediğimi biliyordu. Bunu da kendisi başaramadığı için çok üzülüyordu. Bir gece yine böyle ateşli bir tartışmanın ortasındaydık. Olay neredeyse ayrılmaya doğru gidiyordu. Kocam ayrılma sözünü duyar duymaz sımsıkı sarıldı bana tartışmayı kesip,

“Gül, senden ayrılırsam ölürüm ben…” dedi. “Seni çok seviyorum aşkım…” Biraz durdu, bekledi, sonra, “Ben yapamıyorsam, sen de başka bir erkekten hamile kal öyleyse…”
Kollarının arasında donup kaldım öylece… Kulaklarıma inanamıyordum. Neler söylüyordu bu adam…
“Saçmalama lütfen…” dedim.
“Saçmalamıyorum aşkım… Suni döllenme falan istemiyorum. Senin hastanelerde kobay faresi gibi iğnelerle deşilmeni, kimin nesi olduğunu bilmediğim insanların döllerini almanı da istemiyorum. Olacaksa doğal ortamında olsun, tanıdığımız, bildiğimiz biri olsun. Sadece bir kez sevişeceksin. Seni hamile bırakacak. Çocuğumuz olmasını sağlayacak. Bizim çocuğumuz… O kadar… Hiç bir şey söyleme şimdi… Ama düşün bunu…”
Düşündüm… Çok uzun süre düşündüm. İlk önce saçma gelmişti bana… Ama bir kaç gün içinde ben de bu fikri benimsemeye başladım. Benimsemekle beraber müthiş bir heyecan da vücudumu kaplamıştı. Yıllardır arzuladığım çocuk özlemim bitecekti. Ama bunun da yanı sıra, ilk defa eşimden başka bir erkeğin olacaktım. Utangaç mizacımdan dolayı evlenene kadar kimseye vermemiştim ve evlendikten sonra da hiç eşimden başka bir erkeğin altına yatmadım.

Eşime söyledim yeni düşüncelerimi, teklifini kabul ettiğimi… Fikri benimsemiştik, ikimiz de onaylamıştık. Ama şimdi daha büyük bir sorunumuz vardı. Uygun erkek kim olacaktı? Çevremizden kim böyle bir teklifi kabul ederdi? Kime güvenebilirdik bu konuda? Hem aradığımız özellikleri olacak, hem istediğimizi yapacak, hem bir daha bizi rahatsız etmeyecek, sırrımızı tutacak…
Bir sabah eşim aniden uygun erkeği bulduğunu söyledi. Kendi mağazasında çalışan elamanlardan birinin bu iş için uygun olduğunu söyledi. Eşimin mağazasında bir yandan üniversitede okuyan, bir yandan da eğitimi için tezgahtar olarak çalışan Serkan… Çok zeki, 18 yasında genç, atletik vücutlu, esmer, yakışıklı, her şeyi ile dört dörtlük bir çocuktu… Ben bir kaç kez mağazada görmüştüm kendisini… Bana Gül abla diye hitap eder ve oldukça saygılı davranırdı.
“Olmaz, onun yaşı çok küçük…” dedim.
“Yaşının ne önemi var ki… Aradığımız bütün özellikler var… Zekası, yakışıklılığı, kusursuz vücut yapısı…” Sözünü kestim, gülümseyerek,
“Tam damızlık diyorsun yani…” O da güldü bu sözüme,
“Ben öyle düşünmemiştim ama, haklısın. Tam damızlık… Örnek erkek… Hem genç olduğundan hormonları başına vurmuştur. Teklifimizi çabucak kabul eder, hem de üniversite eğitimi için para da teklif ederim. Sessiz, sırdaş olmasını, yaşayacaklarımızın aramızda sır olarak kalmasını sağlarım. Ne dersin?”
“Peki canım. Sen nasıl istersen…”
“Haydi o zaman aşkım… Ben çıkıyorum. Serkan’a söylerim bugün, akşama beraber geliriz. Sen de güzelce ona hazırla kendini…” Sarılıp öptü beni giderayak… “Aslında her halinle güzelsin, hazırlığa gerek yok. Ama Serkan’ın başını döndürmeni, üstüne saldırmasını istiyorum bu gece… İstediğimiz şeye daha kolay ve çabuk ulaşırız…”
Bütün gün heyecandan yerimde duramadım. Akşam olmasına yakın uzun bir banyo yaptım, kadınlığımın ve koltukaltımın kıllarını aldım, kremlerle her yerimi ovdum, kaymak gibi oldum. Ve oldukça seksi bir kıyafet giydim. Çocuğu tam anlamıyla tahrik etmek istiyordum.
Bacaklarıma ince jartiyer çorabı, içime kırmızı tanga ve sütyenimi, onun üstüne de dolgun geniş kalçalarımı zor örten süper mini siyah eteğimi giydim. Etek öyle kısaydı ki, her kıpırdanmamda jartiyer çorabımın dantelleri görünüveriyordu alttan… Üst taraf için de diri, yuvarlak memelerimi belli eden kırmızı ipeksi bir body seçip giydim. Bolca parfüm sıktım. Dudaklarımı kırmızı rujumla boyayıp hoş bir makyaj yaptım.
Heyecan içinde beklemeye başladım. Kendimi aygırını bekleyen, döllenmeye hazır ve istekli bir kısrak gibi hissediyordum. Saat 7.00 civarı kapı çaldı ve benim yüreğim hopladı. Heyecanla kapıya koştum. Gelen Serkan ve eşimdi… Ben heyecandan ölüyordum, eşim ise oldukça rahat davranıyordu. Serkan’ın ise genç yüzüne bir utangaçlık çökmüştü; yüzüme bakamıyordu. Başımı aniden çevirdiğim anlarda beni süzerken görüyordum. İstekli, parlayan gözlerle bakıyordu.

Salona geçip oturduk. Eşimle ben yan yana, Serkan ise karşımızdaki kanepeye oturmuştu. Sanki buluşma amacımızı bilmiyormuş gibi havadan sudan mevzulardan konuşuyorduk. Ben koltukta bacak bacak üstüne atarak, zaten mini olan eteğimin daha da sıyrılmasını sağlayarak oturmaya başladım. İnce uzun siyah çoraplı bacaklarımı mümkün olduğunca sergileyerek karşımda oturan genç erkeğe göz ziyafeti veriyordum.
Serkan ise bakışlarını bacaklarıma dikmiş yiyecekmiş gibi bakıyordu. Vücuduma yönelen bu keskin azgın bakışlar beni de heyecanlandırıyordu. Arada bir bacak değiştirerek, bazen de bacaklarımı aralayıp, jartiyer çorabımı, kırmızı tangamı göstererek çocuğu delirtmeye devam ediyordum. Ayağımdaki yüksek topuklu, burunlarındaki tüylerle süslü siyah lame terlikleri özellikle seçmiştim. Yüksek topuklar sayesinde dizlerim yukarıda kalıyor, kalçalarım ve tanga külodumu istediğim gibi gösterebiliyordum.
Yaptığımız muhabbetlerse oldukça alakasızdı. Eşim monoton bir şekilde mağaza işlerinden bahsediyordu. Zavallı çocuğun o anda hiç de mağaza düşündüğünü zannetmiyordum. Derken ben kalkıp içecek bir şeyler getirmek için mutfağa yöneldim. Dolgun kalçalarımı kıvırta kıvırta odadan çıktım. Ben çıkarken Serkan’ın soluksuz olarak arkadan kalçalarımı izlediğinden emindim. .Onu daha da azdırmak için iyice kıvırtıyordum. İçimdeki dişi ortaya çıkmıştı bir kere..

Mutfaktan daha önce hazırladığım viski kadehlerini, soda ve buzu getirip ikram ettim. bunu yaparken de yuvarlak iri memelerimi Serkan’a göstermeyi ihmal etmedim. Viskileri içerken Serkan’ın iyice terlediğini fark ettim. Sanırım fazla alışık değildi içkiye… Aslında ben de pek alışık sayılmazdım ya… İkinci kadehleri koyarken içim kaynamaya başlamıştı bile… İçkileri servis yapıp tekrar koltuğa oturup bacak bacak attığımda Serkan iyice cesaretlenmiş, gözün ayırmadan bakıyordu bana… Sonra gözlerini kocama çevirdi, kocama “artık git!!” der gibi bakıyordu. Kocam artık zamanın geldiğini anladı. Elindeki viski kadehini fondip yaparak sehpanın üzerine bıraktı, ayağa kalktı. İkimize birden hitap ederek,
“Eh, ben gideyim artık…” dedi. Serkan bana, ben ona bakıyordum gözümüzü kırpmadan… Neden sonra kocamın ayakta beni beklediğini fark edip ben de kalktım, uğurlamak için kapıya kadar geldim. Kocam dudaklarıma bir öpücük kondurarak
“İyi eğlenceler aşkım!” dedi ve gitti.
Kapıyı kapatıp salona döndüm. Artık Serkan’la yalnız kalmıştık. Kocamla muhabbet ederken geçen heyecanım tekrar geri gelmişti. Yavaşça Serkan’ın yanına oturdum. O da şaşkın bir haldeydi. Önce yine havadan sudan biraz sohbet ettik. Ve asıl konuya geldik. Elimi elinin üzerine koydum,
“Sen de benim gibi heyecanlısın Serkan…” dedim. Yüzü visk**en mi, heyecandan mı bilmiyorum kızarmıştı. O da diğer eliyle elimi tutarak,
“Evet Gül abla…” dedi. “Ama kocanla sizin durumunuzu biliyorum, anlıyorum. Size yardımcı olmaya hazırım. Ne istersen yaparım, özellikle senin için…”
Onun bu anlayışlı, sevecen, gencecik, hatta çocuksu yaşına rağmen hemen olayın üstüne atlamaya çalışmayan, olgun tavrı beni rahatlatmaya yetmişti. Kalkıp slow bir müzik koydum ve
“Dans edelim mi” dedim.
Serkan da kalktı ve dans etmeye başladık. Salonun ortasında bedenlerimiz birbirine yapıştı. Ben ellerimi onun boynuna doladım, o da güçlü kollarıyla belimi sardı. Müzikle beraber yavaş yavaş dans ediyorduk. İri memelerim onun kaslı vücuduna temas ediyor parfüm kokum tüm odayı kaplıyordu. Yavaş yavaş ikimiz de havaya girmeye başlamıştık.
> Serkan ilk baştaki çekingenliğini artık üstünden atmış, vücuduma temas etmenin etkisiyle belli ki iyice kudurmuştu. Elleri belimi sıvazlamaya başladı. Artık resmen okşuyordu belimi… Onun gözlerine bakıp gülümsedim. Bundan daha da cesaret alarak ellerini daha aşağıya kaydırarak kalçalarımı okşamaya başladı. Sert güçlü elleriyle yumuşak dolgun kalçalarımı avuçluyor yoğuruyordu. İki eliyle sertçe kalça yanaklarımı avuçlayarak kendine çekti ve bedenlerimiz bir anda tamamen yapıştı. Sertliğini hisseder hissetmez,
“Ihhh…” diye bir inilti koptu ağzımdan. Çünkü erkekliği, arada giysilerimiz olduğu halde önüme baskı yapıyordu. Anlaşılan oldukça iri bir şeydi.
Hareketleri hoyratlaşmaya başladı. Bir anda kırmızı rujlu dudaklarıma yumuldu ve emmeye başladı. Elleri artık mini eteğimin altına dalmış, jartiyer çorabımın açıkta bıraktığı çıplak tenimi, kalçalarımı sertçe okşamakla meşguldü.
Ben de boynuna sımsıkı sarılmıştım. Hoyrat öpücüklerine karşılık vermeye çalışırken geniş omuzlarını, uzun saçlarını okşuyordum durmadan… Kalçamı okşayan ellerden biri yukarıya çıkmış, badimin içine elini sokup memelerimi okşuyordu. Utangaç genç delikanlı, sert hoyrat birine dönüşmüştü. Bütün bu olanlarla artık iyice azmıştım ve amım baya sulanmıştı. Serkan dudaklarımı emmeyi bırakıp
“Artık yatak odasına geçelim… Duramıyorum…” dedi ve elimden tuttuğu gibi beni yatak odasına sürükledi.
Telaşlı adımlarla, koştururcasına gittiğimiz yatak odasına girer girmez beni bıraktı, bir çırpıda soyundu. Üzerindeki kot pantolonu, gömleği, çamaşırlarını teker teker fırlatıp attı. Çırılçıplak kalmıştı karşımda… Kendini yatağa attı sırtüstü…
Aman allahım!! Tam bacaklarının arasında yirmi santim civarında simsiyah kalın damarlı bir organ dimdik yükseliyordu. İlk defa böyle iri bir erkeklik görüyordum. Eşiminki ancak 12 santimdi. Dans ederken kasıklarıma sürtüp duran şey buydu demek ki… Serkan taş gibi olmuş olan aletini sıvazlayarak,
“Soyun hadi… Elbiselerini çıkar önce… Yavaş yavaş…” dedi.
Konuşması hareketleri iyice sertleşmişti. Tam bir aygıra dönüşmüştü bu genç erkek. Kendimi bu ateşli erkeğe sunmak için titreyen ellerimle soyunmaya başladım. Badimi tutup başımdan attım. Fermuarını indirdiğim dar mini eteğimi kalçalarımı kıvırarak aşağı sıyırdım, ayağımdan çıkardım. Kırmızı iç çamaşırlarım ve jartiyer çorabımla kalmıştım. Sikini sıvazlayarak beni izliyordu heyecanla… Benim de ondan kalır yanım yoktu… Dudaklarım kurumuştu heyecandan…
“Dur…” dedi. “Etrafında dön, seni böyle göreyim…” Dediğini yaptım. Yavaş yavaş döndüm, vücudumu gösterdim erkeğime…
“Ohhh… Çok seksisin Gül abla… Senin çıplaklığını hayal etmeye çalıştım hep mağazaya geldiğin zamanlar… Çok güzel olduğunu biliyorum ama… Seninle seviştiğimi kurdum hep otuzbir çekerken… Hayalimde öyle çok siktim ki seni… Gerçekten tam sikilecek kadınmışsın…” Gülümsedim,
“Teşekkür ederim canım… İltifat mı bu bana?” dedim.
“Ohhh… Evet… Hayranım sana… Güzelliğine… Seksiliğine… Vücuduna… Çamaşırlarını da çıkar haydi… Çorap kalsın ama… Çamaşırlarını çıkar ve yanıma gel… Ablam benim… Güzeller güzeli Gül ablam…”
Dediğini yaptım. Yanına gittim. Yatağa oturdum. Güzel, genç, kaslı, diri vücuduna baktım arsızca… Öyle iştah uyandırıcı görünüyordu ki… Elimi uzatıp göğsünde, kasıklarında, bacaklarında gezdirdim. Ürperiyordu parmaklarımın altında… Elimi tutup özellikle sikinin üzerine getirdi.
“Hadi bakalım Gül abla! Em bu kara yılanı ve kendin için iyice hazırla…” dedi.
Beni sikmeye hazırlanan bu genç yakışıklının bana durmadan abla diye hitap etmesi de ayrı bir tahrik noktasıydı benim için… O abla dedikçe içim bir hoş oluyordu. Bir çırpıda eğildim, güzel aletini kaparak emmeye başladım. Koca bir yılan gibi ağzıma girip çıkıyordu. Tüm denemelerime rağmen ancak yarısı ağzıma sığıyordu. Gırtlağıma kadar alıyordum. Sonra üzerine çıkıp altmışdokuz pozisyonuna geçtim. Amımı ağzına verdim. Altımda, başı bacaklarımın arasında, vantuz gibi amımı emiyordu. Ben de iri yarrağın tadını çıkartıyordum.
Dakikalarca birbirimizi yaladık… Parmaklarımın derisinden, aletinin içinde yürüyen kanın akışını, sıcaklığını, ateşini duyabiliyordum. Erkeğimin dili amımda gezindikçe, dudaklarını, klitorisimi somurup emdikçe zevkten kıvranıyor, ağzımın içindeki sertliği ısırasım, ısıra ısıra yiyesim geliyordu… İyice kıvama geldikten sonra
“Yeter artık Gül abla… Biraz daha emersen boşalacağım… Hadi bakalım aç bacaklarını! Kılıcı kınına sokma zamanı geldi…” dedi.
İstemeye istemeye ağzımdan çıkarıp yatağa sırtüstü uzandım. Bacaklarımı açabildiğim kadar açtım. O da kalkıp bacaklarımın arasına girdi dizlerinin üstünde… Bana yaklaşırken taş gibi olmuş, nerdeyse göbeğine değecek gibi dikilen sikini deliğime hizalayabilmek için üstten bastırmak zorunda kalmıştı. Semsert olmuş yarrağını amıma yerleştirdi. Heyecanım doruktaydı. Ve bir hamlede içime gömdü koca yarağı… Aman allahım…
Gerçekten de kınına giren bir kılıç gibi derinlerime indi koca erkeklik aleti… Bir çığlık attım ki sanırım bütün apartman duydu. Hızlı hızlı girip çıkmaya başladı. Bense altında durmadan kıvranıyor, kısık kısık inliyordum. İyice hızlandı. Offf…. Dayanılır gibi değildi. Gencecik bir delikanlı tarafından acımasızca sikiliyordum. Bir yandan sokup çıkarırken bir yandan da dişlerinin arasından tıslayarak,
“Al al daha derine al! Sen hiç gerçek yarrak yememişsin… Oohhhh! Tohumlayacağım seni!! Dölleyeceğim! Rahmini dolduracağım. Aall!!” diyerek beni iyice kudurtuyordu.
Sonra bacaklarımı omzuna aldı ve tüm ağırlığıyla üstüme çullandı. Bu pozisyonda daha da derinlerime girmeye başlamıştı… Sokup çıkardıkça hafif kıllı kasıkları kasıklarıma, sallanıp duran koç yumurtası büyüklüğündeki taşakları su içinde kalmış arka deliğime şap şap çarpıyordu. Deliriyordum zevkten… Aleti bir makina gibi hızlı hızlı girip çıkıyordu içime…
Nefes alıp vermesi iyice hızlandı. Benim de çığlıklarım iyice arttı. Zevkin zirvesine çıkıyor, orgazm oluyordum. Kalçalarımı indirip kaldırıyor, onun koca sikinin hamlelerini amımla karşılamaya, içime daha çok almaya çalışıyordum kasılırken… Ve sonunda kasılan vajinamla adeta sikini sağdığım erkeğim de bir boğa gibi sesler çıkartmaya başladı.
“Geliyorumm! Geliyorumm!” diyerek bir anda kasıldı.
Ben de büyük bir çığlık attım. Tüm vücudu heykel gibi kasılarak içime bir fıskiye gibi döllerini fışkırtmaya başladı. Rahmimin sımsıcak dölleriyle dolduğunu, ateş gibi yandığını hissedebiliyordum. Boşalması çok uzun sürdü. Durmadan tazyikli bir şekilde içime atıyordu dölünü…
Son damlasına kadar boşalttıktan sonra içimde yarrağının küçülmeye başladığını hissettim. Ve üzerime yığıldı kaldı. İkimiz de soluk soluğaydık. Bir süre öyle uzandıktan sonra Serkan kalktı ve banyoya yöneldi. Bana
“Sen böyle biraz uzan, ayağa kalkarsan spermlerim içinde rahat ilerleyemez…” dedi.
Ben de bacaklarımı aralayıp on dakika kadar öylece uzandım. Azgın boğamın spermlerinin kuyruklarını vura vura, yumurtamı bulmak için içimde ilerlediğini hayal edebiliyordum. Sevişmenin ateşinden, havanın sıcaklığından su gibi ter içinde kalmıştım. Böyle bir şey yaşadığıma inanamıyordum. Benden tam 20 yaş küçük bir erkeğe deli gibi siktirmiştim kendimi…
Sonra kalkıp ben de banyoya geçtim. Banyoda duşun altındaydı erkeğim… Çırılçıplak yanına, suyun altına girdim ben de… Minnetle, sevgiyle onun çıplak vücuduna sarıldım sımsıkı… Gözlerim kapalı, üzerimizden akan ılık suyun altında bu anın tadını çıkardım… Sonra dönüp o da bana sarıldı. Az önce içime boşalan aleti benim sarılmamla yine bir anda dikilmiş, taş gibi olmuştu. Bacaklarımın arasında dolaşıyordu ıslak ıslak…
Yavaş hareketlerle, suda yüzer gibi öpüştük. Duş şampuanını alıp köpüklere boğdu ikimizi de… Kaygan vücutlarımızla döne sarıla yılanlar gibi birbirimizi okşadık. Sonra arkama geçti kollarından ayırmadan… Başımı bastırarak öne eğdirdi, domalttı. Sertliği arkamdan yanaşmış, bacaklarımın arasındaydı şimdi… Ve o şekilde içime girdi…
O gece sabaha kadar banyoda, yatak odasındaki geniş yatakta defalarca sahip oldu bana… İçimi dölleriyle suladı, yıkadı… Her defasında büyük bir zevkle amıma akıttı dölünü… Bu genç damızlık aygırın altında kadın olmanın bütün zevklerini yaşadım o gece…
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte dudaklarıma bir öpücük kondurdu ve
“Anne olmayı hak ediyorsun. Çocuğuma iyi bak!” diyerek evden ayrıldı.
Ben de bütün gece yaşadığım korkunç zevklerin sarhoşluğuyla tekrar banyoya geçtim ve bir güzel yıkandım. Çok mutluydum. Öylesine mutluydum ki… Akşam eve merakla gelen kocama bütün olanları en ince ayrıntılarına kadar bir bir anlattım. Beni seven, isteklerimi anlayan, yerine getirmeye çalışan sevgili kocamın her şeyi bilmeye hakkı vardı. O da benim mutlu olmama çok memnun oldu. Defalarca öptü beni sevinçle…
Ama benim aklımda bir gece önce yaşadıklarım vardı. Kadınlığın zirvesine çıkmıştım Serkan’ın genç kollarında… Yaşamadığım zevkleri yaşamıştım. Kasıklarımda hala onun erkekliğinin, müthiş sertliğinin verdiği dolgunluk hissi vardı. Doymamıştım, doyamamıştım o zevke… Kocama sarıldım. Kulağına fısıldadım,
“Aşkım… Çocuk olması için bir defa yeterli olur mu sence?” Durdu, yüzüme baktı.
“Haklısın karıcım…” dedi. “İşimizi garantiye alalım. Ben Serkan’a söyleyeyim. Mutlu haberi alıncaya kadar tekrarlayalım bunu…” Sevinçle sarıldım kocama… Öptüm… Öptüm…
“Teşekkür ederim… Sen bir tanesin… Benim anlayışlı, düşünceli kocam…” dedim.
“Ama otele gitmek, senden ayrı kalmak istemiyorum. Nasıl olsa üçümüz de neler olduğunu biliyoruz. Niye ayrılalım ki… Ben de yanınızda kalayım kabul edersen…”
“Sen bilirsin kocacım… Sen nasıl istersen öyle olsun…” Minnetle sarıldım kocama, huzur içinde uyuduk.
Ertesi gün öğlende kapı çalındı. Mobilyacılar gelmiş, kocamın benden habersiz sipariş ettiği yeni yatağı getirmişlerdi. Hayretle onların eski yatağımızı söküp götürmelerini, yerine kocaman, ikiz yataklı, sütunlu cibinlikli geniş bir yatak odası takımını kurmalarını, duvarlara büyük boy aynaları takmalarını, yine yanlarında getirdikleri saten örtüleri, tülleri yerleştirmelerini izledim.
Akşam yine Serkan’la beraber geldi kocam… Bu kez evden gitmedi. Neşe içinde yenen akşam yemeğinden sonra, elimizde kadehlerle, yeni kurulan yatak odasına üçümüz beraber gittik. Biz soyunurken kocam odanın her köşesine yerleştirdiğim mumları yaktı. O da soyundu. Beni aralarına aldılar. Okşadılar, sevdiler, öptüler… Nereye baksak, duvarlardaki aynalarda, mumların titreşip duran loş ışığında, birbirine karışan, kolları bacakları birbirini saran üç çıplak vücut görüyorduk. Bu da afrodizyak etkisi yaratıyordu üçümüzde de…
Serkan, aygırım, ben kocamın kollarında uzanırken bacaklarımı aralayıp sahip oldu bana… Kocamın kucağına yaslanmış, kocam göğüslerimi avuçlayıp dudaklarımı öpücüklere boğarken, o da kaslı gövdesiyle bacaklarımın arasında ağır ağır inip kalkıyor, koca erkekliğiyle içime girip çıkıyordu. Yine zevkin zirvelerine çıktım. Yine döllerini akıttı içime… Her şey öylesine mükemmeldi ki…
Günlerce sürdü bu üçlü yaşam… Artık vücudumda bir değişiklik, bir haber, bir müjde bekliyoruz.
Merhabalar. Adım Nahit, 32 yaşındayım. Yıllarca bir fabrikanın müdürlüğünü yaptıktan sonra, 7 yıldır tecil ettirdiğim askerliğimi yapmak için müracatta bulundum. Fabrikada tüm personel tarafından sevilen, sayılan, aynı zamanda çok otoriter biriydim. Fabrikanın yemekhaneden sorumlu aşçısı, Erkan isminde genç biriydi ve iki ay önce 17 yaşında bir kızla evlenmişti. Düğününe beni de davet etmiş, ben şehir dışında olduğum için düğünlerine gidememiş ve evlendiği kızı görememiştim, fakat çokta merak ediyordum. Bu arada erkan benden çok korkar, aynı zamanda çokta saygı gösterir, her zaman günlük menü dışında bana özel yemekler yapar, bazen de, “Müdürüm bir gün seninle kafaları çekelim, mezeler benden!” derdi. Ama bir türlü işlerimizin yoğunluğu nedeniyle fırsat bulamamıştık. Neyse günüm geldi işimden ayrıldım ve askere gittim.
Askerden geldikten sonra oturduğum apartmanın altında boş olan bir dükkanı kiraladım ve inşaat malzemeleri üzerine bir işyeri açtım. Aradan 6 ay kadar geçmişti, bir gün fabrikaya eski patronumu ziyaret için gittim. Fabrikada benim dönemimden çalışan hiç kimse kalmamış, bütün personel yenilenmiş, patron işleri baya bir küçültmüştü. Çalışanlara yemekhane sorumlusu Erkanı sordum, onun da işten ayrıldığını ve yemeklerin tabildottan geldiğini söylediler. 15 gün kadar sonra bir gün sabah dükkanın önüne bir sandalye atıp güneşlenirken, motorlu birisi önümden geçti ve Erkana çok benziyordu. Ama güneş gözlüğü taktığı için tam emin olamadım. Aynı kişi akşam üzeri tam ters istikamete doğru geçince, ben sabahları ve akşamları yola bakmaya başladım ve her gün geçiyordu. Birkaç gün sonra akşam geçerken ben bunu durdurdum, evet Erkandı. Beni görünce baya bir şaşırdı, “Oooo müdürüm!” deyip elime sarıldı. Dükkana davet ettim. Hoş beşten sonra, “Birkaç gündür görüyorum ama emin olamadım, her gün bu caddeden nereye gidiyorsun?” diye sordum. Yeni taşınmışlar, evi caddenin sonundaki varoş mahallesinde imiş ve başka bir fabrikada aşçı olarak çalışıyormuş…
Baya bir hasret giderdikten sonra, motoruna bindi, giderken de, “Müdürüm, ailecek te görüşelim, buralarda hiç çevremiz yok, herkes kendi halinde, bari sizinle gidip gelelim, hanımın ve çocuğun çok canı sıkılıyor!” dedi. Okeyleştik ve “İstediğiniz zaman buyurun gelin!” dedim. Akşam durumdan eşime de bahsettim. Bu arada ben 8 yıllık evliyim ve 4 yaşında bir çocuğum var. Erkanın da hemen bir çocuğu olmuş ve bir buçuk yaşına girmiş. Eşim, “Olabilir, eğer hanımı kafadengi birisi ise, benim de canım sıkılıyor aslında, benim içinde iyi olur.” dedi. Erkan birkaç gün sonra dükkanın önünden motorla geçtiğinde bu sefer arkasında başörtülü, pardesülü kapalı bir bir bayan ve kucağında bir çocuk vardı. Ofisimde olduğum için onlar beni görmedi, ama ben çok şaşırmıştım, karısının kapalı biri olabileceğini hiç düşünmemiştim ve ilk defa görüyordum, fakat çok hızlı geçtikleri için doğru dürüst görememiştim.
Cumartesi akşam üzeri Erkan dükkana uğradı ve “Müdürüm, müsaitseniz Pazar günü size gelmek istiyoruz?” dedi. Karıma telefon açıp müsait olup olmadığımızı sorduğumda, karım da, “Müsaitiz müsaitiz, buyursunlar gelsinler, hatta biraz erken gelsinler kahvaltıyı da birlikte yapalım!” dedi. Pazar günleri işyerini açmıyordum, Pazar sabah erkenden kalkıp unlu mamül fırınına giderek Simit, Poaça ve Börek aldım ve beklemeye başladık. Saat 10:00 gibi geldiler, kapıda karşıladık. İçeri geçtiler, “Hoşgeldin!” diyerek eşine elimi uzattım ve tokalaştık. Ama ne tokalaşma! Elleri ateş gibi yanıyordu! Samimi bir şekilde, “Ben Hayriye!” dedi. “Ben de Nahit!” dedim ve ekledim, “Bu arada siz hasta olacaksınız galiba, ateşiniz var!” dedim. Hayriye hafif gülümseyerek, “Yok, benim doğal halim bu!” dedi. Erkan da, “Müdürüm ben kışın soba kullanmıyorum, Hayriyenin teni çok sıcaktır!” dedi, gülüştük. Hayriye minyon tipli, hafif çukur gözlü, beyaz tenli, yüzü ve vücut yapısı süper güzel bir kadındı. Ona bakmaktan kendimi alamıyor, fakat göz göze gelmeye de korkuyordum.
Kahvaltı masasına geçtik. Hayriye çocuğu uyutmak için yan odaya geçti. Bu arada biz masaya oturunca, ona benim karşımdaki sandalye kaldı. 5-10 dakika sonra geldi ve karşıma oturdu. Derin bir kahvaltı sohbeti, yaz olduğu için balkon kapısı açık, güzel bir ortam, kakara kikiri 2 saat kadar masada kaldık. Hayriye kapalı olmasına rağmen çok hoş sohbet, biraz utangaç ama konuşkan birisiydi. Kahvaltıdan sonra biz balkonda koyu sohbete dalmışken, hanımlar bulaşık falan derken öğlen oldu ve hanımlar yanımıza gelerek pikniğe gitme teklifinde bulundular. Hazırlıklar yapıldı pikniğe gittik. Vaktimiz çok güzel ve eğlenceli geçiyor, bu arada samimiyetimiz artıyordu. Piknikte çay içerken Hayriye bana, “Nahit abi, Erkan 3 yıldır seni öyle anlatıyordu ki, merakımdan çatlamıştım!” dedi.
Erkan da lafa girdi, “Ee o benim biricik müdürüm, bana çok babalık yaptı, ondan gördüğüm iyiliği babamdan görmedim ben, gerçi fabrikada yardım etmediği tek işçi yoktu, o fabrikadaki bütün işçilerin babasıydı!” dedi. Hayriye de, “Abi ne zaman bir durum olsa Erkan, şimdi Nahit müdürüm olacaktı ben bu hale düşmezdim diyor, seni anlata anlata bitiremiyor!” dedi. Bu arada eşim bir bana, bir Hayriyeye bakıyor, bir şeyler çözmeye çalışıyordu. Ben ise kötü duygulara girmemek için kendimi zorluyor, fakat Hayriyeden de gözümü alamıyordum. 19 – 20 yaşında, süper güzel bir hatun karşımda ve göz göze gelmemek için resmen kendimle savaşıyorum.
Akşam üzeri piknikten döndük, akşam yemeği falan derken saat 22:30 oldu. Herkes pikniğin de etkisiyle baya yorulmuştu. Bunlar, “Artık kalkalım…” dediler. Sabah gelirken minibüsle geldikleri için yine minibüsle gitmeleri gerekiyordu ben, “Olmaz, minibüsle göndermem, sizi ben bırakırım!” dedim. “Ya zahmet etme.” falan dediler. Ben de, “Hem evi de öğrenmiş olurum.” deyince itiraz etmediler. Eşime, “İstersen sen de gel.” dedim. Eşim, “Ben yorgunum, sen bırak gel.” dedi. Neyse ben bunları evlerine bıraktım. Arabadan inerlerken çocuk Erkanın kucağında idi. Vedalaşırken yine tokalaştık, ama Hayriyenin elleri yine ateş topu gibi yanıyor ve içimi fena yapıyordu.
Elimi bırakmadan, “Nahit abi her şey için çok teşekkürler, çok güzel bir gündü, en kısa zamanda biz de sizi bekliyoruz!” dedi. Bu arada gözlerimin içine bakıyordu, durduğum yerde yarağım kazık gibi olmuş, yüzüm kızarmıştı. “Abi sen bana diyorsun ama sen hasta olacaksın, yüzün kıpkırmızı ve terliyorsun!” dedi. Ben de güneş çarpmış olabileceğini söyledim. Vedalaştık ve ben eve döndüm.
Eşim geceliğini giymiş yatmış, yatakta beni bekliyordu. Soyundum ve yatağa girdim. Biraz sohbet ettik, onları nasıl bulduğunu sordum. Çok beğendiğini, iyi insanlar olduğunu ve görüşebileceğimizi söyledikten sonra bana manalı manalı bakarak, “Umarım bu düşüncelerim yüzünden beni pişman etmezsin!” dedi. (Eşim çok kıskanç bir yapıya sahiptir). “Ne demek istiyorsun?” dedim. “Kız çok güzel ve sana da çok hayran kaldı!” dedi. “Ne alaka? Kocası anlatmış, o da merak etmiş, ne var bunda?” dedim. “Daha çok toy, sen yine de dikkat et!” dedi. “Abartıyorsun! Duymadın mı, bana Abi diyor, ayrıca kapalı birisi!” dedim.
“Orası öyle, ama ne bileyim, o kadar güzel ki kıskanmamak elde değil!” dedi. Ben de, “Sen ondan güzelsin karıcığım!” diyerek dudaklarından öptüm ve amını avuçladım ve okşamaya başladım. Sonra karımın külodunu çıkardım, amını yalayıp, az önceki elin sıcaklığının ve konuşmalarında etkisinde kalarak kazık gibi olmuş yarağımı karımın amına geçirdim. Karım, “Offfffff, işte bu huyuna bayılıyorum senin, ne zaman aklımdan geçse yarağını amımda buluyorum!” diyor ve dudaklarını ısırıyordu…
Ben ise Hayriyeyi siktiğimi hayal ediyor, karıma köklüyordum. Karım zevke gelmiş çılgınlar gibi inliyor, “Ben bu yarağı kimseyle paylaşamam! Bu yarak bana ait! Sakın o karıyı sikeyim deme!” diyor, kendi kuşkularını dillendiriyordu. “Karıcığım merak etme, Hayriye karşımda soyunup bacaklarını ayırsa bile dönüp bakmam!” diyerek karımın amına pompalıyordum. Karım, “Ben seni bilmezmiyim? On senedir yediğim bu yarağı tanımazmıyım? Öyle bir fırsatı kaçırırmısın sen, bulduğun ilk fırsatta koyarsın kızın amına!” diyor, beni daha da azdırıyordu. 20 dakikadır karımı sikiyordum ve artık son noktaya yaklaşmıştım, hızla pompalıyor,
“Merak etme aşkım, siksem bile bana senin kadar zevk veremez!” diyerek karımı rahatlatmaya çalışıyordum. Karım ise ikinci defa boşalıyor olmanın zevkiyle, “Sik kocacığım sik, bu yarağa helal olsun, bu yarak ne Hayriyeler hak ediyor! Offfff çıldırıyorum, pompala kocacığım, kökle amıma!” derken, korunmadığı için, yarağımı son bir hamleyle karımın amından çektim ve göbeğine boşaldım. Nefes nefese kalmış bir vaziyette üzerinde 2-3 dakika hareketsiz kaldım, sonra yanına uzandım. Karım dudağıma bir öpücük kondurarak, “Az önce söylediklerimi sakın ciddiye alıp ta kıza birşey yapayım deme haa! Sana belli olmaz, izin verdiğimi falan düşünürsün!” diyerek gülümsedi.
Aradan 3-4 gün geçmişti ama Hayriye bir türlü aklımdan çıkmıyor, resmen bütün gün düşüncemi işgal ediyordu. Ellerinin sıcaklığı aklıma geldikçe yarağım kalkıyor, elleri böyleyse acaba amı nasıldır bunun diye düşünmeden edemiyor, bir yandanda arkadaşımın karısı hakkında böyle düşünceler taşıdığım için kendime kızıyor, müthiş bir suçluluk duygusu yaşıyordum. Tam bir ikilem içindeydim. Bir akşam vakti tam dükkanı kapatmayı düşünüyordum ki, Hayriye caddenin karşı kaldırımından kucağında çocuk ile yavaş yavaş yürüyerek evlerinin ters istikametine doğru gidiyor ve sık sık arkasına dönüp bakıyordu. Hemen koşarak yanına gittim ve arkasından, “Hayriye?” dedim.
Galiba sesimi tanıyamadığı için birden irkildi, beni görünce de biraz rahatladı. “Bu saatte böyle yaya nereye gidiyorsun? Hayır mı?” dedim. “Abi sorma ya, Erkan gece vardiyasında çalışıyor, işe gitti, ben de annemlere gidiyorum. Minibüsü beklemeyeyim, yavaş yavaş yürüyeyim dedim, ama hep dolu geçiyorlar, almadılar, buraya kadar geldim.” dedi. Ben de, “Yorulmuşsun, gel biraz dinlen, böyle olur mu, o kadar yol kucağında çocukla yürünür mü, gel hadi!” diyerek çocuğu kucağından alarak, biraz da emrivaki bir tavırla işyerime götürdüm…
Hayriye yorulmuş, kan ter içinde kalmıştı. Soğuk bir kola ikram ettim. “Abi ben almasaydım, geç oluyor, şimdi minibüsler nöbete düşerse çok geç kalırım!” dedi. Ben de, “Merak etme, seni bu saate minibüsle gödermem, ben bırakırım, rahat ol, al şunu iç, serinle biraz!” dedim. “Nahit abi zahmet etme, ben minibüsle giderim!” dedi. Ben kaşlarımı çatarak, “Seni bu saatte böyle göndermem, sonra Erkan duyarsa bana kırılmaz mı?” dedim. Hayriye de çaresiz, “Peki abi!” dedi ve kolayı aldı. Çocuk uyuyordu, koltuğa yatırmıştım. Sohbete başladık, tam karşımda oturuyor ve havadan sudan konuşuyorduk.
Ben ise yine gözümü dikmiş öyle derinlere dalmıştım. Birkaç defa göz göze geldik. Ben hep gözümü kaçırıyordum ve sonuncuda kaçıramadım, bir an sessizlik oldu, 10-15 saniye gözgöze bakıştık. Bu defa o gözünü kaçırdı, ben hemen toparlanmaya çalıştım, ama bu arada masa altında benim yarak yine kazık gibi olmuştu. “Abi ne zaman kapatıyorsun?” dedi. Ben de, “5-10 dakikaya kadar kapatırım, gideriz!” dedim. Bu arada yukarıyı evi aradım ve bir işim olduğunu, bir yere kadar gidip geleceğimi ve merak etmemelerini söyledim.
Masanın altından yarağımı düzelttim, eğer anlarsa rezil olacağımı düşündüm ve sakinleşmek için birkaç dakika dikkatimi dağıttım, masadaki evrakları dosyaları falan toparladım. Sakinleşince de, “Hadi kalkalım!” deyip çocuğu kucakladım ve arabaya kadar ben götürdüm. Arabaya varınca çocuğu almasını, kapıları açacağımı söyledim. Çocuğu alırken ben biraz çekingen davrandım, ama o çok rahattı ve yanaştı, çocuğu sıkı tutabilmek için sarılarak alırken, benim kolumun birisi çocukla onun arasında kaldı ve pardüsünün üzerinden taş gibi göğüslerini ilk defa hissederken neredeyse kalp krizi geçirecektim.
Kapıları açtım, arkaya binmek istedi. “Aşk olsun, bu da ne demek oluyor? Hakaret sayarım bunu!” deyince, “Ay abi özür dilerim, böyle düşüneceğini bilemedim!” dedi ve ön tarafa geçti. Neyse yola çıktık, bu arada hava iyice kararmıştı. Ben acele etmiyor, yolu uzattıkça uzatmaya çalışıyorum. Gideceğimiz yer normal trafikte yarım saatlik yoldu, ama akşam trafiği de işin içine girince baya bir uzadı. Trafik durunca, ben kucağındaki çocuğun yanağını okşamak bahanesiyle ona yanaşıyor, zaman zaman kazara olmuş gibi göğüslerine elimi sürtüyordum…
Çaktırmadan kalkmış yarağımı düzelttim ve konu açılsın diye, “Demek Erkan benden çok behsetti ha, öyle mi?” diye sordum. “Sorma Nahit abi, seni yere göğe sığdıramıyor, ben de merakımdan çatlıyordum.” dedi. “Eee merakın geçti mi? Nasıl, merak ettiğin kadar varmıymışım bari?” dediğimde, bir iki saniye sustu ve “Evet, çok iyi bir insansınız!” dedi. “Teşekkür ederim, sizde iyisiniz, Erkanı severim, çok saygılı çok efendi bir çocuk. Onla evli olğun için çok şanslısın! Eminim iyi bir kocadır!” diye zarf attım. Hayriye yine bir iki saniye sustuktan sonra, “Eh işte, öyledir…” dedi. “Ne demek şimdi bu? Nasıl eh işte? Evliliğinizde sorun mu yaşıyorsunuz?” diye sordum. “Abi evlilik olur da sorun olmaz mı?” dedi. “Hayırdır, büyük bir sorun mu? Bak üzüldüm şimdi, oysa ben sizi çok mutlu görmüştüm.” dedim. “Yok, tabi ki mutluyuz, ama bizim de kendimize göre sorunlarımız var tabi, biraz özel sorunlar Nahit abi.” dedi.
“Bana güvenebilirsin, eğer paylaşmak istersen seni dinlerim ve elimden geldiğince de çözümü konusunda yardımcı olurum, ayrıca bende sır olarak kalır, bu konuda bana güvenebilirsin!” dedim. “Nahit abi sana güvenmesem bu kadarını da söylemezdim zaten, ama güvensem de daha fazlasını anlatmam doğru olmaz.” dedi. “Peki sen bilirsin!” deyip, torpidodan bir kartvizitimi çıkardım ve uzattım, “Eğer çok daralır da konuşmaya ihtiyaç duyarsan çağrı bırak, ben seni ararım!” dedim. Kartı aldı, “Tamam abi, ararım!” dedi. Bu arada yüzü değişmiş, hüzün, utanma, çekinme ve korku karışımı tuhaf bir ifade almış, gözlerini karşıya dikmiş anlamsızca yola bakıyordu. Bir kart daha çıkardım ve bir kalemle birlikte uzattım, “Buna da sizin numarayı yaz, bende de sizin numaranız bulunsun.” dedim. Numarasını yazdı ve uzattı. Baktım ev numarasını yazmış sadece, “Cep numaranı da yazsaydın.” dedim. “Ben cep telefonu kullanmıyorum, hep evde olduğum için ihtiyacım olmuyor.” dedi. “Peki tamam!” dedim.
Bu arada gideceğimiz yere varmıştık. Hayriyeye arabadan inmeden ona, “Sen kötü görünüyorsun, büyük bir sorununuz var galiba?” diye sordum. “Yok bir şey abi, sonra anlatırım!” dedi. “Tamam o zaman, yarın mutlaka telefonunu bekliyorum, anlatacaksın bana!” dedim. “Tamam! Erkan öğleden sonra saat 2:30 gibi evden çıkıyor, ozaman ararım.” dedi. “Tamam o zaman saat 2:30 dan sonra telefonunu bekliyorum, mutlaka ara bak! Bu arada sen geri nasıl döneceksin, saatte epeyce oldu?” diye sordum. “Ben bu gece burada kalacağım abi, kardeşimin düğün hazırlıkları var, yarın alışverişe çıkacağız, alışverişten sonra oradan direkt minibüsle dönerim eve. Abi çok teşekkür ederim, sana zahmet oldu bu geç saatte.” dedi.
“Ne zahmeti canım, ne olacak ki, ne zaman arabalık bir durum olursa, gece gündüz farketmez, aramazsan gücenirim!” dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Çocuğun başını dizine koydu ve tokalaştık. Eli elimde, “Yok bu sıcaklık normal bir şey değil!” diyerek gülümsedim. “Abi benim elim hep böyledir, pek tokalaşmam ama kimle tokalaşsam çocukluğumdan beri hep bunu söylüyorlar, demek ki sıcak kanlı birisiyim!” diyerek o da gülümsedi ve arabadan indi.
Hemen geri döndüm, ama içim içime sığmıyordu, eve nasıl vardım bilmiyorum. Gözümün önünden gitmiyordu, ertesi gün öğlene kadar bana bir yıl kadar uzun geldi. Saat 14:30 gibi çıktım dışarıya ve Erkanın geçmesini bekliyorum, ama geçmedi. Saat 15:30 oldu, ne Erkan geçti ne Hayriyeden telefon geldi, kafayı yiyordum. Masama geçip koltuğuma oturup gözlerimi saate diktim, kulağım telefonda. Saat 16:15 oldu halen telefon yok. Ne olursa olsun ben arayacaktım, eğer Erkan açarsa (Haftasonu müsaitseniz, ya siz gelin, yada biz gelelim) deyip bir şekilde olayı kapatacaktım. Kaldırdım telefonu, çevirdim numarayı, daha ilk çalışının ilk saniyesinde telefon açıldı…
“Alo.” dedim. Hayriyeden titrek ve kısık bir sesle cevap geldi, “Alo?” dedi. “Ben Nahit, Erkan evde mi?” diye sordum. “Yok Nahit abi, 14:30’da gitti o.” dedi. “Buradan geçmedi, kapıda bekledim ama göremedim?” dedim. “Abi motorla gitmedi, servisle gitti, normalde servis alıyor onu, ara sıra motorla gidiyor.” dedi. “Anladım. Hani arayacaktın, neden aramadın?” diye sordum. “Aramadım işte…” dedi. “Neden? Hani konuşacaktık?” diye sordum. Kısa bir sessizlik oldu, “Boşver Nahit abi, konuşmayalım!” dedi. “Hmmm.
Pardon, sanırım aramakla ben yanlış yaptım. Ben konuşacağımızı, bana sıkıntılarını anlatacağını düşünmüştüm.” dedim. Yine kısa bir sessizlikten sonra, “Abi hangi sıfatla dinleyeceksin benim sorunlarımı, yani sana neden anlatayım, seninle neden konuşayım bunları?” dedi. “Dost olduğumuzu düşünüyordum ben.” dedim. “Tamam abi dostuz, ama aile dostuyuz, sorunlarımızla seni meşgul etmek istemem.” dedi.
“Sen bilirsin, ama akşam da dediğim gibi, eğer anlatmak, boşalmak istersen dinlerim ve anlattıklarını da bir sır olarak saklarım (burada boşalmak kelimesini özellikle kullanmıştım), her şeyi içine atmak sağlığına zarar verebilir, insanda bazen dışa vurma ihtiyacı doğar.” dedim. “Ya elbette konuşmaya ihtiyacım var, elbette birilerine anlatsam rahatlarım, ama bu neden siz olasınız? İşte benim kafamı karıştıran bu, yoksa birileriyle sıkıntımı paylaşmayı ben de isterim.” dedi. “Sen bilirsin, kime güveniyorsan onunla paylaşırsın, güvendiğin birisi varsa ona anlat, ama içinde tutma. Akşam bir ara çok kötü oldun, o halin aklımda kaldı, üzüldüğüm için aradım, onun için anlatmanı istedim, bana güvenebileceğini düşündüm.” dedim. “Güveniyorum…” dedi. “Güveniyorsan anlatırsın.” dedim. “Şimdi değil, ama belki daha sonra anlatırım.” dedi. “Peki ne zaman istersen anlatabilirsin, bilesin ki ben dinlemeye hazırım!” dedim. “Tamam abi bunu bilmek içimi rahatlattı.” dedi.
“Seni tutmayayım, eğer işin varsa kapatabiliriz.” dedim. “Yoo işim yok, çocuk uyuyor zaten.” dedi. “İyi, benim de canım sıkılıyordu, sakıncası yoksa öylesine sohbet edelim.” dedim. “Sakıncası yok…” dedi. “Alışverişi yaptınız mı?” diye sordum. “Evet yaptık, çok güzel şeyler aldık.” dedi. “Senin güzel şeylere ihtiyacın yok ki.” dedim. “Bana değil, kardeşime aldık… (Biraz sessizlik oldu) Hem benim neden güzel şeylere ihtiyacım olmasın ki?” diye sordu. Sustum, terledim ve titremeye başladım.
Titrek bir sesle, “Sen zaten çok güzelsin, extra güzel bir şeye ihtiyacın yok!” dedim. Yine kısa bir sessizlik ten sonra, “Ciddi ben güzelmiyim?” diye sordu. “Hemde çok!” dedim. “İltifatın için teşekkür ederim, bunu duymak çok güzel!” dedi. Hayriyenin bu sözleri bana cesaret vermişti, artık balık oltaya geliyordu, “İltifat değil, gerçekten çok güzelsin, hatta hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın!” dedim. “Yok artık, o kadar da abartmayın lütfen!” dedi. “Abartmıyorum!” dedim. “Nerem güzel ki?” diye sordu. “Yüzünden başka nereni gördüm ki?” deyince gülüştük…
“Beni güzel bulmana sevindim Nahit abi!” dedi. “Sorununuz bu mu yoksa, Erkan seni güzel bulmuyor mu?” diye sordum. “Yok, o da güzel olduğumu söyler ara sıra.” dedi. “Hmmm, tutturamadım!” dedim. “Abi sonunda konuşturacaksın beni, bizim sorunumuz sağlık sorunu!” dedi. “Nasıl yani, sağlık derken? Yoksa hastamısın? Demiştim sana bu sıcaklık normal değil diye.” dedim. “Yok abi, sorun Erkanda, bende değil!” dedi. “Öylemiiii? Peki nesi var? Hemen tedavi ettirelim, ağır bir hastalığı falan mı var? Doktora gittiniz mi?” diye sordum. “Hayır gitmedik! Zaten sorun da bu! Doktora gitmemesi!” dedi. “Nasıl yani? Niye gitmiyor ki?” dedim. “Gitmiyor işte!” dedi. “Ben götürürüm onu, sen hastalığını söyle bana!” dedim. “Gitmez abi! Utanıyor!” dedi. “Yahu sağlığın utanması mı olur, bu nasıl bir zihniyet, doktora gidilmez mi, nesi var bunun? Verem mi? Kanser mi?” diye sordum. “Yok abi, öyle bir şey değil, erkekliği ile ilgili…” dedi.
İşte tuzağıma düşmüştü. Biraz sessizlik oldu. “Hmmm, sanırım anlıyorum, ama sağlık sağlıktır, ben öyle düşünürüm, eğer tedavisi olan bir rahatsızlıksa gitmeli doktora!” dedim. “Abi özür dilerim, ama bir şey soracağım, tamam ben sana güveniyorum, ama aynı zamanda da senden utanıyorum, biraz açık konuşsam ayıp olur mu?” dedi. “Ne ayıbı yaa! Sen ne saçmalıyorsun, ayıp falan olmaz, istediğin gibi konuş! Anlat şimdi, nedir sorun?” dedim. “Abi Erkanın erken boşalma sorunu var!” dedi. “Öylemi? Hmmm, anladıımm, peki ne kadar erken?” diye sordum. “Çok erken! Dakika bile sürmeden! Bir defasında içine bile giremeden 3 kere boşaldı, dördüncüde de içine girer girmez boşaldı ve o günde çocuk kaldı. Aslında gerdeği de o gün yapmış olduk, yani düğünden 2 ay sonra! Ara sıra söylüyorum doktora gidelim diye, doktora gideceğimize beni öldür diyor.” dedi.
“Hmmm, durum baya vahimmiş, senin adına ne kadar üzüldüğümü bilemezsin!” dedim. “Nahit abi bana bunları anlattırıyorsun da, peki yengemle sizin sevişmeniz ne kadar sürüyor? Ne sıklıkta yapıyorsunuz?” diye sorduğunda bir üst Level’e geçtiğimizin göstergesiydi bu soru. Zafer kazanma yolunda ilerliyordum. Konuşmanın bundan sonrasını iyi yönlendirebilirsem, Hayriyeyi kesin sikebilecektim. “Yengenle hemen hemen her gün sevişiriz ve 20-25 dakikadan tut da 1 saati geçer bazen!” dedim.
Hayriyenin şaşkınlığını telefondan bile hissedebiliyordum, “Yok yaa? O kadar sürüyor mu abi? O kadar süre yengemle ne yapıyorsunuz?” diye sordu. “Vaktimiz kısıtlıysa hemen yengene girerim ve 20-25 dakika yaparım yengeni, fakat vaktimiz bol olduğunda, yarım saate yakın birbirimize Oral yaparız, 69 yaparız, Rus işi, Fransız işi yaparız, Amerikan işi yaparız, değişik Fantaziler yaparız, Dirty Talking yaparız, birbirimizi birer ikişer kez Orgazm ettikten sonra Finali Doggy veya Jokeyle yaparız!” dedim. (Bilerek bu kelimeleri seçmiştim!).
Hayriye, “Oral? 69? Dörti Tolkink? Jokey? Dogi? Rus işi…? Abi anlatacaksan Türkçe anlat da anlayayım!” dedi. “Oooo, pardon canım! Haklısın! Örneklelerle anlatsam daha iyi olur aslında, fakat biraz açık saçık olur, sakıncası var mı?” dedim. “Yoo, sakıncası yok, istediğin gibi anlat abi!” dedi. “Bak şimdi, sevişmeden önce, yani sikişmeden önce, ön sevişme denilen bir şey var, 69 bunlara en güzel örnek. 69’u sana şöyle açıklayım: Mesela ben yatakta sırtüstü yatıyorum, sen de benim üzerime ters yatıyorsun, ben seninkini yalarken, sen de benimkini yalıyorsun. Bunları yaparken de Dirty Talking yapıyoruz, mesela, Yarrağımı iyi yala Orosopu! Taşaklarımı em amına koduğumun Kaltağı! Birazdan senin bu daracık amcığını sikip parçalayacam! Domaltıp, osurta osurta sikecem seni Fahişe! Yarak hastası azgın Orospu seni! diyorum. Sen de, Sik parçala amcığımı koca yaraklı sikicim, erkeğim, kökle amıma, geçir yarrağını! falan diyorsun!” dedim…
Hayriye belliki bu kadar da açık beklemiyordu, sesi kesilmiş, telefonda hızlı hızlı nefes alışını duyabiliyordum. Muhtemelen eli amına gitmişti. Gerçi benim de elim sikimdeydi. Birkaç saniye suskunluktan sonra Hayriye heycanla ve titrek bir sesle, “Eee, sonra…?” diye sorunca, bir üst Level’e daha geçmiş olduk ve anlatmaya devam ettim. Artık resmen telefonda sekse dökmüştüm işi, “Bak mesela, amın kıllı mı?” diye sordum. Hayriye burnundan soluyarak, heyecanla, “Yok değil, devam et lütfen!” dedi. “Ohhh, yani amın kaymak gibi, kaymak gibi amlara bayılırım!
Amının dudaklarını ağzıma alıp sündürüyorum, emiyorum, amcığına dilini sokuyorum, götünün deliğini parmaklıyorum! Sen de yarağımı hızlı hızlı emiyor, aynı zamanda amını yüzüme bastıra bastıra sürtüyorsun. İkimiz de birbirimizin ağzına boşalıyoruz, ben senin amının sularını yalarken, sen de benim döllerimi yalayıp yutuyorsun!” deyince, Hayriye köpek gibi soluyarak, telefonda inlemeye başladı. Çok geçmeden, Hayriyeden “Ağıhhhh Ihhhhh…” diye bir inleme çıktı ve hiç birşey söylemeden telefonu kapatıverdi. Kesin Orgazm olmuştu ve utancından kapatmıştı telefonu. Bu arada ben de küloduma boşalmıştım!
Ertesi gün yine aynı vakitte aradım. Hemen açtı yine telefonu, “Alo?” dedi. “Alo benim, Nahit! Dün hata ettim galiba, özür dilemek ve vedalaşmak için arıyorum, söz birdaha aramayacam! Kendine iyi bak, bye!” dedim. Hayriye hemen, “Dur kapatma!” dedi. “Efendim canım?” dedim. “Eğer dünkü bir hataysa, bu sadece senin hatan değil, bunu ben de istedim! Bana kızma, dün çok tuhaf oldum, ondan kapattım telefonu! İlk defa kendimi gerçek bir kadın gibi hissettim, ne olur konuş benimle. Beni birdaha aramazsan, ot gibi yaşamaya mahkum olurum, hayatımda hiç heyecan kalmaz!” dedi.
Hayriye tam istediğim kıvama gelmişti, biraz daha üstüne gitmeye karar verdim ve “Bak canım, bu yaptığımızın yanlış olduğunu ve de sonunun nereye varacağını sen de biliyorsun, en iyisi burda bitirelim bu işi!” dedim. Hayriye ağlamaklı bir ses tonuyla, “Bunu bana yapma! Eğer yalvarmamı istiyorsan yalvarırım! Ne yapmamı istersen yaparım, nasıl olmamı istiyorsan öyle olurum! Altına yatmaya bile hazırım! Orospun olurum! Kaltağın olurum! Yarağını yalarım, döllerini yutarım! Erkeğim benim, sikicim benim! Domalt sik beni! Geçir yarağını amıma! Götümü sik, parçala!” deyince, dünkü kaldığımız yerden telefon seksine devam ettik…
Yaklaşık bir hafta boyunca hergün telefonda seks yaptıktan sonra, arkadaşımın o kapalı ve utangaç karısı Hayriye, artık tam bir Orospu gibi olmuştu ve artık gerçekten sikilmek istiyordu. Ben de dayanamıyordum artık ve nezamandır yüzünü görmemiştim, “Yarın sabah işyerime uğrasana aşkım, seni çok özledim!” dedim. “Kocam evde, çıkamam!” dedi. “Karımdan yemek tarifi almaya gideceğini söylersin, 5 dakika görsem yeter!” dedim. “Tamam bakarız!” dedi. Ertesi sabah saat 08:45 gibi işyerime geldiğinde içim içime sığmıyor, çıldırıyorum. Hemen kapıyı kilitledim, pancurları indirdim ve yanına geçtim. Aman tanrım o ne güzellik! Hafif bir makyaj yapmış, başında desenli saten bir başörtüsü vardı. Pardesüsünü çıkardığında, üzerinde beyaz sıfır yaka bir badi, altında topuklarına kadar inen, tüm hatlarını belli eden, kırmızı dar bir etek. Direk yanına vardım, ellerimi uzattım, ellerimden tuttu. Koltukta oturuyordu, kendime doğru çekerek kaldırdım ve direk dudaklarına yapıştım…
Çılgınlar gibi öpüşüyoruz. “Aşkım gel arka odaya geçelim!” dedim, elinden tuttum, arkadaki küçük odada Çekyat vardı, hemen oraya girdik. “Dur yapma, yakalanırsak rezil oluruz!” dedi. “Aşkım ben o riski alacak kadar istiyorum seni! Ya sen?” dediğimde, eteğini kaldırdı külodunu sıyırdı, Çekyata yattı ve “Ben de kocamı ve çocuğumu evde bırakıp sabahın köründe karından yemek tarifi almak gibi sudan bahaneyle buraya gelecek kadar istiyorum! Hadi sik beni!” dedi. Hemen amına yumuldum, bir iki dil darbesi atmak için, fakat sanki hiç am yok, orada incecik bir çizgi varmış gibi duruyordu amcığı. Hayatımda siktiğim karının haddi hesabı yoktur, ama böylesini hiç görmemiştim, 3-4 cm uzunluğunda ince bir çizgi! Aşkım bu ne böyle?” dedim. “Ne var, ne oldu?” dedi. “Aşkım bence Erkanda sorun yok, bu amcığa giremeden boşalmak hastalık değil, kimse dayanamaz buna!” dedim…
Hayriye saçlarımdan tutup beni kendine doğru çekti, “Çok konuşma şimdi karın falan gelir, hadi aç şu amcığımı!” dedi. Benim yarak zaten akşamdan beri kazık vaziyette, o amcığı da görünce damarlar patlayacak hale geldi. Hemen kafasını bolca tükürükledim ve Hayriyenin amına aşağı yukarı sürtmeye başladım. Yarağımın kafasını amının dudaklarında hissedince, Hayriyenin gözleri kaydı, “Aşkım, ilk erkeğim sen olacaksın, çok özledim bu anı, hadi sevgilim, geçir artık bana!” dedi. “Aşkım sen doğum yapmadın mı? Bu amcık sanki hiç açılmamış gibi!” dedim. “Sezeryanla doğurdum! Zaten Erkan içine girdi bir defa bile git gel yapmadan patladı, amımın gördüğü yarak bu kadar! Şimdi sen patlat, hadi göster marifetini, Zifaf yaptır bana, acıt canımı!” diyerek habire üstüne çekiyordu. “Hazırmısın aşkım?” dedim. “Hazırım erkeğim! Hemde nasıl hazırım! Anladın mı şimdi elimdeki ateşin sebebini?” dedi.
Yüklendim! Sanki yarağımla çarşaf yırtıyorum, o kadar dar amcık! Zar zor yarısına kadar soktum, Hayriye kolunu ısırıyor, gözleri sım sıkı kapalı, sanki nefes almıyordu. Biraz bekledim, kollarını açtım, parmaklarımı parmaklarına geçirdim, “Gözlerini aç sevgilim!” dedim, açtı. Göz gözeyiz, nefeslerimiz birbirine karışıyor, “Hadi kökle erkeğim!” diye inliyor. Bir daha yüklendim ve artık dibindeydim. Gözü gözümde, dişlerini sıkıyor ve öyle bir bakışı vardı ki, gözlerinden birer damla yaş başörtüsüne doğru süzüldü. Sikimi yavaşça geri çektim, tekrar yüklendim. Birdaha, bir daha derken titremeye başladı. O tapılası güzellik altımdaydı ve ben onu sikiyordum, hemde göz göze, inanamıyordum. Saatlerce öyle kalabilirdim, fakat acele etmeliydim, vaktimiz çok dardı, başladım pompalamaya ve gözlerinin içine bakarak, “Aşkımsın! Sevgilimsin! Kadınımsın! Orospumsun! Fahişemsin!” diyordum…
Hayriye de, “Erkeğimsin! Sikicimsin! Vurucumsun! Hadi sik beni! Hadi kökle! Vur dibime! Ohhhh yedir yarrağını bana, hadi sik Erkanın karısını, hadi vur koçum, vur erkeğim, çatır çatır sik, doyur amımı! Ohhhh, ilk erkeğimsin! Kökle Orospuna! Kökle Fahişene! Hadi hadi sik beni! Sik arkadaşının karısını! Senin Orospunum hadi!” diyordu. Bir süre pompaladım ve Hayriye sara hastası gibi titreyerek Orgazm oldu ve “Ben bittim, hadi sen de boşal erkeğim!” dedi. “Korunuyormusun?” dedim. “Hayır, fakat patla amıma, fışkırt, dibimi dölle erkeğim!” deyince ben de öyle bir patladım ki, 15 yıldır böyle boşalmamıştım. 3-4 dk. içinden çıkmadan üzerinde yattım dudak dudağa. Sonra hemen kalktık toparlandık.
Pancurları ve kapıyı açtım hem caddeye bakıyoruz hem konuşuyoruz. “Harikaydın aşkım, bana kadınlığımı tattırdın!” dedi. “Sen de öyle aşkım, o nasıl amcık öyle, neredeyse hiç olmayacakmış, resmen yarağımı acıttın!” dedim. “Bendeki amcık amcık da, siken yarak olmayınca amcık ne yapsın? Aşkım ben gideyim artık, kimseyi şüphelendirmeyelim!” dedi. “Tamam aşkım, yalnız bu sikişi ben saymıyorum! Bu akşam geleceğim, seni evinde doya doya sikeceğim, olur mu canım?” diye sordum. “Aşkım çok korkuyorum gören olur diye!” dedi. “Yok ben kimseye görünmeden gelirim aşkım. Saat tam 20:30 da sendeyim, tamam mı Hayriye?” dedim, “Tamam Nahit!” dedi, gitti.
Heyecanla akşamı beklemeye başladım. Akşam saat 20:30 da evinin önünden geçerken sokak kapısının açık olduğunu gördüm ve hemen içeri daldım. Kapıdan içeri girer girmez kapı arkamdan kapandı. Baktım kapıya sırtını dayamıs öyle bekliyordu. Evin ışıkları tamamen sönüktü, ancak sokak lambasının ışıkları pencereden sızıyor ve evin içini loş bir aydınlık kaplamıştı. Hemen kucağıma aldım ve odaya götürdüm hiç konuşmuyorduk. Öpmeye başladım. Yavaşça çömeldi ve gözlerimin içine bakarak fermuarımı açtı, yarağımı ağzına alarak öyle bir emmeye başladı ki, daha bir dakika olmamıştı, benim yarak beton gibi olmuştu bile. Ben de onu yalamak istiyordum, yarağımı iki eliyle kavradı, “Hayır ben bunu istiyorum hemen, sen sonra yalarsın, vaktimiz çok nasıl olsa!” dedi.
Hemen birbirimizi soyduk, yere uzandı, “Hadi koçum! Hadi benim hovardam! Göster şu erkekliğini! Yarağa doyur şu amcığımı!” dedi. Hiç beklemedim, hemen bacaklarının arasında yerimi aldım, yarağımı amının dudaklarında aşağı yukarı gezindirmeye başladım. Hayriye çıldırmıştı, kıvaranıyor, “Geçir kökle artık, ne olur dayanamıyorum, sok koca yaraklım, sok orospun olayım, sok artık!” diye yalvarıyordu. Öyle bir kökledim ki yarağımı, sanki kızgın bir taşın deliğine sokmuşum gibi acı duydum. Onun ise çığlıkları evin içini doldurdu. Gözleri hafif kaydı, bayılacak sandım.
Derin derin nefes alıyordu. Ben yarağımı amından yavaşça geri çekip, çok sert bir şekilde tekrar yüklendim. Kısık bir sesle inliyor, boynumu ve kulaklarımı yalıyor, küçük ısırıklar konduruyordu. Ben hızlanmıştım, kısık kısık nefes alıyordu, “Vur erkeğim, dibime vur! Vur koçum! Sik, becer beni! Sen benim ilk erkeğimsin, yırt şu amımın yarak görmeyen yerlerini, yırt aşkım, kocacığım, koca yaraklı hovardam, sik parçala amımı koca yaraklım, sikemeyenin amını böyle sikerler, off dayanamıyorum, içimi yakıyorsun, pompala canım, hadiiiiii geçirrrrr aslanım!” dedikçe hayvanlaşmıştım…
Hayriye amının kaslarını sıkarak adeta yarağımı bırakmamacasına eziyordu. Amcığı gevşeyeceğine sanki dahada sıkılıyor, daralıyordu. Susmak bilmiyor, haykırıyordu, “Açım koca yaraklım, açım yarağa, açım sikilmeye! Of ne güzel sikiyorsun! Seni ilk gördüğümde amımdan akan suyu görseydin oracıkta Erkanın yanında tecavüz ederdin bana, Erkana da başımı tuttururdun!” dedi. “Tutarmıydı?” diye sordum. “Böyle siktiğini görse eminim beni kendisi siktirir sana, zaten tapıyor sana!” dedi. Bunları duyunca anladım ki, o hanım hanımcık, çıtı pıtı, kapalı kadının fantazi dünyası sınırsızmış, sikişirken konuşmak ve özellikle kocasını aşağılamaktan müthiş zevk alıyordu. Hemen ben de buna yardım etmeye başladım, “Senin o boynuzlu kocanın amına koyayım ben! Karısını siktiğimin pezevengi!” dedim.
“Oooohhh, eveeet, sik Erkanın karısını! Pezevenk kocamın sikemediği amına koyyy errkeğimmm. Sik, boynuzlat arkadaşını, Erkana boynuz taktır bana, sikicim sen ol, boynuzlu pezevengim o olsun, yırt amımı, yırt götümü, sana kendimi o pezevengin kucağında siktirmezsem bu yarrak bana haram olsun sikicim!” diye haykırıyordu. “Sen tam bir Orospuymuşsun, amına koyduğumun Kahpesi, amının ateşi vücuduna, eline vurmuş, anlasaydım ilk fırsatta zorla sikerdim seni, adi Fahişe!” dedim. “Evet tecavüz etmeliydin bana, zorla, bağırta bağırta, ağlata ağlata sikmeliydin, o gün arabanla dağa kaldırmalıydın beni!” dedi. “Sende bu Orospuluk varken seni daha öyle sikerim ki, o pezevenk kocanın boynuzları caddelere sığmaz, merak etme!” dedim. “Ooohhh sik erkeğim Erkanın karısının tazecik amcığını! Daha bu orospu kocasının taptığı bu arkadaşına neler verecek!” dedi. “Neler vereceksin?” dedim. “Amcığımı verecem!” dedi. “Onu zaten verdin amcık karı, dalga mı geçiyorsun, amına koyduğumun Orospusu seni!” dedim.
“Götümü de verecem, bakire el değmemiş götümün de sahibi sen olacaksın erkeğim!” dedi. “İşte bu güzel!” dedim. “Götümü de siktirecem sana, fakat önce şu doymamış amcığımı doyurmalısın, sik Nahitim! Sik erkeğim, hovardam benim! Oohhh! Kocam olacak o pezevengin boynuzları uzasın, arkadaşının altında amımı siktiriyorum, ohhhh! Hadi vur! Sakın durma! Oooof, aaaah dayanamıyorum, bana birşeyler oluyor, içim gidiyor, sakın durma, kökle birtanem, kökle! Ahhhh…” dedi ve titremeye başladı. Boşalmak üzereydi, zevk alması için yarağımı geri çektim, başının yarısına kadar çıkardım ve tekrar kökledim ve öyle bir bastırdım ki, dibinde bekledim ve boşaldığını hissettim. Ben ise hızımı daha alamamıştım, kendimi sıkıyor boşalmamak için direniyordum…
Yaklaşık 45 dakika sonra Hayriye dördüncü kez boşalırken, ben de patlamak üzereydim ve makina gibi hızlandım, “Geliyorum Orospu, nerene boşalayım?” dedim. Hemen bacaklarını sımsıkı belime, kollarını da boynuma doladı, gözlerimin içine bakıyor, sıktığı dişlerinin arasından, “İçime boşal koçum, içime boşal aslanım! Her yerim senin, istediğin yerime boşalabilirsin, ama önce şu Orospunun döle susamış taze amını döllerinle bir sula, arkadaşının sikemediği karısını dölle, bu am senin döllerine kurban olsun, hadi sikicim, hadi fışkırt amıma, fışkırt döllerini!” dedi. “Ya hamile kalırsan?” deyince, “Offff, hadiii, fışkıırrrrt aşkımm, bırak kendini, hadiii ak içimeee, ak amımaa, ohhh hadi sikicim, yolla döllerini hadiii, kalırsam sana hamile kalayım, senin çocuğunu doğurayım, hadiiii!” diye bağırdı. Öyle tahrik olmuştum ki, artık bu sözler üzerine o anda patladım! Ama ne patlayış, amının içi, en ücra köşesine kadar dolmuştu. Adeta kısa bir baygınlık geçirdi…
O gece Hayriyeyi defalarca siktim (Götten de siktim!) ve ilişkimiz 3 yıldır sürüyor. Her fırsatta amdan, götten, ağzından, neresi denk gelirse orasından çılgınca siktim. Şimdi benden hamile kalınca kocasına her şeyi anlatmış, kocası önce kızmış, ama sonra çaresiz olduğu için kabullenmiş…
Merhaba arkadaşlar, ismim Yılmaz, Almanyada yaşıyorum. Yaşım 36, uzun boylu, güzel fiziği olan bir erkeğim. Çevremdeki her kadının hayran kaldığı bir tipim var. Burdaki itirafları okurken, ben de iki sene önce yaşadığım bir anımı sizlerle paylaşmak istedim. Eniştemin Azize isminde evli bir kız kardeşi var. Azize kapalı, fakat çok güzel ve bakımlı bir kadın. 31 yaşında ve 4 yıl önce evlenmiş. Evliliği iyi gitmeyen birisi olduğunu duyduğum günden beri Aziye’ye ilgim artmıştı. Hep Azize ile seks yapmayı hayal ediyordum. Artık öyle bir duruma geldim ki, Azizeyi gerçekten sikmek için elime geçen her fırsatı değerlendirmeye karar verdim.
Birgün eniştemlere oturmaya gittiğimizde, Azize ve kocası da misafirliğe gelmiştiler. Ailece, hep birlikte yemek yedik çay içtik. Sonra biz erkekler sohbete başladık. Kadınlar mutfağa geçtiler, orda sohbet ediyorlardı. Ben bir ara tuvalete gittim. Tuvalet mutfağa çok yakın olduğu için kadınların konuşmalarını duyabiliyordum. Kadınlar kendi aralarında neler konuşuyor diye merak ettim ve sessizce dinlemeye başladım. Kadınlar Azizeye, “Neden öyle mutsuzsun? Kocan fena bir insan değil.” diye sorduklarında, Azize de, “Onu gelin bana sorun, bir kadın olarak benim de isteklerim var. 4 yıldan beri evliyiz, doğru dürüst seks yaşantımız olmadı. İlk gecenden beri, sadece iki dakika siker, sırtını döner ve uyur! Halbuki başka kadınlar kocalarıyla sabahlara kadar seks yaptıklarını anlatıyorlar. Kudurdum iyice, neredeyse sokaktaki erkeklere -Gelin sikin beni!- diyecek hale geldim.” dedi.
Eniştemin, “Bayanlar bize birer kahve yapın da içelim.” diye seslenmesiyle kadınların da sesi kesildi. Ben de sessizce tuvaletten çıktım ve erkeklerin yanına döndüm. Kahveler yapıldı geldi, kahvelerimizi içtik, eniştem, “Hadi kalkma zamanı, yarın herkes işine gücüne gidecek.” dedi. Azize ve kocasının arabası yoktu, eniştem bana, “Kayınço bizimkileride bırak sana zahmet.” dedi. “Tamam enişte bırakırım.” dedim. Arabaya vardık. Eniştemin kız kardeşi benim arkama bindi, kocası da ön tarafa, yanıma oturdu. Yola çıktığımızda aklıma hep kadınların kendi aralarında konuştukları şeyler geliyordu. O konuşmalardan okadar etkilenmiştim ki, cesarete geldim. Yanımda oturan kocasına çaktırmadan, sol elimi koltuğun sol tarafından arkaya uzattım, Azizenin ayak bileğini okşamaya başladım…
Azizenin tepkisinin nasıl olacağından yüzde yüz emin değildim, kadın milleti bu belli mi olur? Fakat Azize hiç tepki vermedi. Ben bundan cesaret alarak ulaşabildiğim yerlere kadar bacaklarını okşamaya devam ettim. Azize birden benim elimi tuttu ve elimi okşamaya başladı. İşte o an dünyalar benim oldu. Yani elimi okşaması, Azize bana karşılık verdi anlamına geliyordu. Evlerinin önüne geldiğimizde onları indirdim. Tam ayrılmadan Azizenin kocasına sordum: “Sen yarın işe gidiyormusun ortak?” dedim. “Evet gidecem.” deyince, “Ben yarın rapor alacam, hasta olacam galiba, evde kalacam.” dedim. O da gülerek “Ooohh ne güzel, biz çalışalım, sen tüm gün evde yat, iyisin valla…” dedi. Vedalaştık ayrıldık.
Eve gidip yattım. Acaba Azize yarın kendisi için rapor alacağımı anlamışmıydı? Azizeyi hayal ederek bir posta 31 çektim ve ardından uyumuşum. Ertesi gün telefonun sesiyle uyandım. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum, gözüm kapalı bir şekilde telefona sarıldım. Alo dememle birlikte gözlerim sonuna kadar açıldı. Arayan eniştemin kız kardeşi Azize! “Nasılsın Yılmaz? Akşam hastayım dedin de, onun için bir aradım.” dedi. “Teşekkür ederim Azize iyim, sen nasılsın? Dün akşam arabada bir saygısızlık yaptıysam özür dilerim.” dedim. Azize de, “Yok canım ne saygısızlığı, hatta hoşuma bile gitti, çok heyecanlandım. Gel, sana kahvaltı hazırlayım, kocam işe gitti.” dedi.
“Hemen geliyorum!” deyip telefonu kapattım. Acele bir duş aldım ve atladım arabaya. Son sürat gittim, 20 dakika sonra ordaydım. Zile bastım. Azize kapıyı açtığında, öyle bir süslenmişti ki, görmeliydiniz. Hemen içeri girdim, kapıyı kapattı, “Merhaba, hoşgeldin.” dedi. Azizeyi daha önce hiç böyle kıyafetlerle görmemiştim, herzaman başı örtülüydü ve uzun etek, uzun kollu gömlek giyerdi. Şimdi karşımda mini bir etek ve kolsuz bir tişörtle, saçı başı açık, makyajlı bir şekilde duruyordu. Kendimi tutamadım ve ne olacaksa olsun dercesine, beline sarıldım ve hemen dudaklarına yapıştım. Öpüşerek salona geçtik. Öpüşerek birbirimizi karşılıklı soymaya başladık. Aman tanrım Azizede öyle bir vücut vardı ki, hayal ettiğimden de güzel ve sexy idi. Amını da yeni traş etmiş…
Azizenin önünde diz çöktüm ve o kaymak gibi amını yalamaya başladım. Azize öyle bir inliyordu ki, ilk kez bir erkek tarafından amının yalandığı belli oluyordu. Saçlarımdan tutmuş, kafamı amına bastırıyordu. Ağzıma boşalırken saçlarımı koparacaktı sanki. Azizeyi tuttuğum gibi yere yatırdım ve 69 posizyonuna geçtik. Ben Azizenin amını yalarken, Ona da demir gibi sertleşmiş sikimi yalatıyordum. Azize sikimi koparacakmış gibi emiyordu. Amını yalarken arada sırada da götünü parmaklıyordum. Azize iyice kudurmuştu, “Sik artık! Doyur artık beni yarrağa!” diye inliyordu. “Yılmaz, erkeğim, yalvarıyorum sik artık, amım yarak hasretiyle yanıyor! Yarağını esirgeme benden! Söndür ateşimi, kölen olayım, ne istersen yaparım! Sik beni!” diyordu…
Ani bir kalkışla Azizenin bacaklarının arasına geçtim. Azizenin o az sikilmiş amına sikimi sokmaya başladım. Azize öyle sesler çıkarıyor ki, çok kadın siktim fakat hiç birinin böyle iniltiler çıkardığını duymadım. “Hepsini sok! Kökle!” deyince abandım ve dibine kadar, taşaklarıma kadar soktum. Bacaklarını omzuma alıp gidip gelmeye başladım. Azizeyi 15 dakika kadar bu posizyonda siktim. Azize birkaç kez boşalmıştı. Azizeye “Pozisyon değiştirelim mi?” dedim. Azizenin sevinçten ağzı kulaklarına varıyordu, “Erkeğim, nasıl istiyorsan öyle sik beni. İstediğin pozisyonda sik, herşeyi öğret bana!” deyince, sikimi amından çıkardım ve “OK, ters dön domal.” dedim. Azize hiç ikiletmeden ters döndü ve domaldı. Belinden biraz bastırınca mal kabak gibi meydana çıktı. Arkadan amını biraz yalayıp yerleştirdim sikimi amına ve sikmeye devam ettim…
Yarağımı amına sokup çıkardıkça, o muhteşem göt deliği de nefes alıyor gibiydi. Amının sularından sikim de iyice kayganlaşmıştı, amından çıkartıp kafasını yavaşça göt deliğine sokmaya başladım. Ben bastıkça Azize, “Ay, aman, ölüyorum, geberiyorum, yavaş, ay, oy…” sesleri çıkarmaya başladı. Azizenin ellerini kalçalarına getirip tutturdum ve “Ayır!” dedim. Azize kalçalarını yanlara ayırınca, hepsini bir seferde kökledim ve pompalamaya başladım. Azize, “Yırttın götümü…” dedikçe ben sokup çıkarıyordum. Bir iki dakika sonra baktım ki Azize de yavaş yavaş götüyle git gel yapıyor, hızlandım. Bu arada bir elimi Azizenin amına atınca, Azize orgazm olmuştu. Bir iki sert girişten sonra ben de Azizenin götüne boşaldım. Azize derin bir, “Ohhh…” çekti ve yığılıp kaldı.
Ogün kocası işten gelmeye yakın bir saate kadar, eniştemin kız kardeşi Azizeyi hem amdan hem götten, evire çevire siktim. Azizeyle ilişkimiz halen gizlice devam ediyor. Azize şimdi 3 aylık hamile, fakat hangimizden belli değil…